Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
He was impatient to see his daughter.
- Kızını görmek için çok sabırsızdı.
I'm Helen Cartwright's daughter.
- Ben, Helen Cartwright'ın kızıyım.
That girl whose hair is long is Judy.
- Saçı uzun olan kız Judy.
That girl who has long hair is Judy.
- Uzun saçlı o kız Judy'dir.
Tom loves fried chicken.
- Tom, kızarmış tavuk seviyor.
Dad uses fire to roast a chicken.
- Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.
The girl released the birds from the cage.
- Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.
Why is this bird called a robin redbreast?
- Bu kuşa neden kızılgerdan diyorlar?
Tom has a lot female friends.
- Tom'un çok sayıda kız arkadaşı var.
That teacher tends to be partial to female students.
- Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.
The mother missed her daughter who was away at college.
- Anne üniversitedeki kızını özledi.
I miss my little sister.
- Küçük kız kardeşimi özlüyorum.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
Mary went back to using her maiden name.
- Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.
What's your wife's maiden name?
- Karınızın kızlık soyadı nedir?
What's your mother's maiden name?
- Annenin kızlık soyadı nedir?
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
I like roast chicken.
- Fırında kızartılmış tavuğu severim.
Mary wore bunny slippers.
- Mary kız terlikleri giydi.
Tom gave his daughter a stuffed bunny.
- Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
Do those girls wear white skirts?
- O kızlar beyaz etek mi giyiyor?
These girls use white skirts.
- Bu kızlar beyaz gömlek kullanıyor.
Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.
- Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.
There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter.
- Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.
Tom resented the fact that Mary got the promotion instead of him.
- Tom onun yerine Mary'nin terfi alması gerçeğine kızdı.
I feel resentment against your unwarranted criticism.
- Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.
Most virgins have an intact hymen.
- Çoğu bakirenin sağlam bir kızlık zarı vardır.
Are you still a virgin?
- Hâlâ kız oğlan kız mısın?
Betty is a pretty girl, isn't she?
- Betty güzel bir kızdır, değil mi?
I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
Jill is the only girl in our club.
- Jill Kulübümüzde tek kız.
He deprived my little sister of all her toys.
- O benim kız kardeşimi oyuncaklarından etti.
Yesterday my sister went to Kobe.
- Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
Tom had always wanted a daughter.
- Tom her zaman bir kız evlat istemişti.
The daughter brushes her hair.
- Kız evlat saçını fırçalar.
Mr. Eliot's niece goes to a women's college.
- Bay Eliot'un kız yeğeni bir kadınlar üniversitesine gidiyor.
His niece is attractive and mature for her age.
- Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
I ran into your girlfriend.
- Kız arkadaşına doğru koştum.
Tom and his girlfriend are in the same class.
- Tom ve kız arkadaşı aynı sınıfta.
He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
- O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
Mary is not a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız değil.
Mary is a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız.
Have you ever bought cookies from a Girl Scout?
- Sen hiç bir kız izciden bisküviler aldın mı?
She's selling Girl Scout cookies.
- O, kız izci kurabiyeleri satıyor.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
That teacher tends to be partial to female students.
- Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.
The teacher made all of his female students fall in love with him.
- Öğretmen, kız öğrencilerinin hepsinin ona aşık olmasını sağladı.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
That old woman smiled at her granddaughter.
- O yaşlı kadın kız torununa gülümsedi.
I have a granddaughter about your age.
- Yaklaşık senin yaşında bir kız torunum var.
Many boys and girls were present.
- Birçok erkek ve kız çocuğu vardı.
Mary is smarter than most girls her age.
- Mary onun yaşındaki çoğu kız çocuğundan daha zekidir.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
- Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
He's got a steady girlfriend.
- Onun istikrarlı bir kız arkadaşı var.
Do you have a steady girlfriend?
- Sürekli çıktığın bir kız arkadaşın var mı?
She remained a spinster all her life.
- Hayatı boyunca bir kız kurusu kaldı.
He teaches in a girls' high school.
- O bir kız lisesinde öğretmenlik yapıyor.
She goes to a girls' high school.
- O, bir kız lisesine gidiyor.
Tom blushed like a schoolgirl.
- Tom bir kız öğrenci gibi kızardı.
Tom giggled like a schoolgirl.
- Tom bir kız öğrenci gibi kıkırdadı.
Tom asked the waitress to refill his coffee.
- Tom garson kızdan kahvesini yeniden doldurmasını istedi.
Tom asked the waitress for the wine list.
- Tom garson kızdan şarap listesini istedi.
He introduced his sister to me.
- O, bana kız kardeşini tanıttı.
These are my sister's magazines.
- Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.
You should visit the maiden tower when you go to Istanbul.
A policeman asked the girls if the car was theirs.
- Bir polis, kızlara arabanın onlara ait olup olmadığını sordu.
The girls are as busy as bees.
- Kızlar, arılar kadar meşguldür.
Do you think Mary is too fat to be a cheerleader?
- Mary'nin bir ponpon kız olamayacak kadar şişman olduğunu düşünüyor musun?
Tom's wife was a cheerleader.
- Tom'un karısı bir ponpon kızdı.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
The two men competed for the young maiden's heart.
- İki adam genç kızın kalbi için yarıştı.
The pretty girl in the bikini is Tom's sister.
- Bikinili güzel kız Tom'un kız kardeşidir.
Who is the pretty girl sitting beside Jack?
- Jack'in yanında oturan güzel kız kim?
Tom giggled girlishly.
- Tom kız gibi kıkırdadı.
Do you know who that tall blonde girl in green is?
- Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?
The blonde girl has a really nice cleavage.
- Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.