kıyıya

listen to the pronunciation of kıyıya
التركية - الإنجليزية
ashore

Instead of going ashore, we stayed on the ship. - Kıyıya gitme yerine gemide kaldık.

Tom said he won't go ashore. - Tom kıyıya gitmeyeceğini söyledi.

onshore
inshore
kıyı
coast

His cottage is on the coast. - Onun kulübesi kıyıda.

On a good day, you can see the coast of Estonia from Helsinki. - İyi bir günde, Helsinki'den Estonya kıyısını görebilirsin.

kıyı
shore

The ship made for the shore. - Gemi kıyıya doğru gitti.

I saw a fishing boat about a mile off the shore. - Ben, kıyıdan yaklaşık bir mil ötede bir balıkçı teknesi gördüm.

kıyıya daha yakın
inshore of
kıyıya doğru
inshore
kıyıya doğru
shorewards
kıyıya doğru
shoreward
kıyıya doğru olan
shoreward
kıyıya inmek
to land, go ashore
kıyıya vuran enkazla geçinen kimse
beachcomber
kıyıya vuran köpüklü dalgalar
surf
kıyıya vuran süprüntü
wash
kıyıya vuran yosun
wrack
kıyıya yakın
in shore
kıyıya yakın adalar dizisi ve kıyı takım adaları
(Hukuk) coastal archipelagos
kıyıya yakın olan
onshore
kıyıya çarpan dalgaların geriye gidişi
undertow
kıyıya çıkmak
go ashore
kıyıya çıkmak
to land, go ashore
kıyı
brink
kıyı
edge
kıyı
shore, coast, seashore, coastline; (ırmak, göl) bank; seafront; edge, border, side
kıyı
border

The city lies on the border of the coastal area and the neighboring highland. - Kent, kıyı bölgesi ve komşu dağlar arasındaki sınırda yer alıyor.

kıyı
seashore

The seashore looks particularly romantic in the moonlight. - Deniz kıyısı özellikle ay ışığında romantik görünüyor.

kıyı
coastline

The long coastline of the city contains sand and gravel. - Kentin uzun kıyı şeridi kum ve çakıl içerir.

Many locations, despite being situated near coastlines, have fairly extreme climates. - Birçok yer, kıyı şeridine yakın olmalarına rağmen oldukça ekstrem iklimlere sahiptir.

kıyı
waterfront
kıyı
seafront
kıyı
water front
kıyı
seaboard
kıyı
beach

I'd like to live near a beach. - Bir kıyıya yakın yaşamak isterim.

I live near the sea so I often go to the beach. - Deniz kıyısında yaşadığım için sık sık plaja giderim.

kıyı
strand
kıyı
bank

A man was fishing on the opposite bank. - Bir adam karşı kıyıda balık avlıyordu.

We walked on the banks of the Thames. - Thames'in kıyısında yürüdük.

kıyı
littoral
kıyı
waterside
kıyı
side
kıyı
inshore
kıyı
shore; coast; bank
kıyı
edge, side
kıyı
sea coast
kıyı
ashore

Instead of going ashore, we stayed on the ship. - Kıyıya gitme yerine gemide kaldık.

The swimmer, Cindy Nicholas, barely made it ashore at Dover at the end of the exhausting swim, but a spokesman from the Channel Swimming Association announced that she was in very good shape. - Yüzücü, Cindy Nicholas, yorucu bir yüzmenin sonunda zorlukla Daver'de kıyıya vardı fakat Kanal Yüzme Derneğinden bir sözcü onun çok iyi bir durumda olduğunu duyurdu.

kıyı
foreshore
yolcuları gemiden kıyıya taşıyan kayık
tender
التركية - التركية

تعريف kıyıya في التركية التركية القاموس.

kıyı
Kara ile suyun birleştiği yer
kıyı
Kenar, uç
kıyı
Kenar, uç: "Su kıyısında yıkanan güvercinler gibi silkindi."- N. Cumalı
kıyı
Karanın deniz boyunca uzanan bölümü, sahil: "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik."- R. H. Karay
kıyı
Kara ile suyun birleştiği yer: "Kandilli akıntısını geçiyoruz. İşte Küçüksu kasrı, kıyıda bembeyaz gülüyor."- Y. Z. Ortaç
kıyı
Karanın deniz boyunca uzanan bölümü, sahil
kıyı
Issız, tenha yer
kıyıya
المفضلات