The island is about two miles off the coast.
- Ada kıyıdan yaklaşık iki mil uzaklıktadır.
He visited the coast of South America in 1499.
- 1499 yılında Güney Amerika kıyısını ziyaret etti.
The promenade is parallel to the shore.
- Mesire yeri kıyıya paraleldir.
Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
The city lies on the border of the coastal area and the neighboring highland.
- Kent, kıyı bölgesi ve komşu dağlar arasındaki sınırda yer alıyor.
The seashore looks particularly romantic in the moonlight.
- Deniz kıyısı özellikle ay ışığında romantik görünüyor.
Many locations, despite being situated near coastlines, have fairly extreme climates.
- Birçok yer, kıyı şeridine yakın olmalarına rağmen oldukça ekstrem iklimlere sahiptir.
The long coastline of the city contains sand and gravel.
- Kentin uzun kıyı şeridi kum ve çakıl içerir.
I'd like to live near a beach.
- Bir kıyıya yakın yaşamak isterim.
The coast of the French Riviera has very beautiful beaches.
- Fransız Rivierası kıyısının çok güzel plajları vardır.
His house is on the bank of the river.
- Onun evi nehrin kıyısında.
My house is on the south bank of the Thames.
- Evim Thames'in güney kıyısında.
The swimmer, Cindy Nicholas, barely made it ashore at Dover at the end of the exhausting swim, but a spokesman from the Channel Swimming Association announced that she was in very good shape.
- Yüzücü, Cindy Nicholas, yorucu bir yüzmenin sonunda zorlukla Daver'de kıyıya vardı fakat Kanal Yüzme Derneğinden bir sözcü onun çok iyi bir durumda olduğunu duyurdu.
Instead of going ashore, we stayed on the ship.
- Kıyıya gitme yerine gemide kaldık.