kıskanç

listen to the pronunciation of kıskanç
التركية - الإنجليزية
jealous

She burned with jealousy. - Kıskançlıktan yanıp tutuşuyordu.

She was burning with jealousy. - O kıskançlıktan yanıp tutuşuyordu.

envious

The envious die, but envy never does. - Kıskanç ölür ama kıskançlık asla ölmez.

Even the tail of the parrot makes others envious. - Papağanın kuyruğu bile diğerlerini kıskanç yapar.

green-eyed
jealous, envious (of)
yellow
grudging
jaundiced
grudger
envy

The neighbor woman nearly died of envy. - Komşu kadın neredeyse kıskançlıktan öldü.

Envy is one of the seven deadly sins. - Kıskançlık yedi ölümcül günahtan biridir.

envious of
green eyed
kıskanç kimse
envier
çok kıskanç
excessively jealous
التركية - التركية
Kıskanma huyu olan (kimse), günücü, hasetçi, hasut: "İlk tanıştığımız günlerde ben kıskanç ve fenaydım."- P. Safa
Kıskanma huyu olan (kimse)
günücü
günüleme
hasetçi
hasut
çekemez
(Osmanlı Dönemi) GAYRETKEŞ
kıskanç
المفضلات