تعريف kır(ıl)mak في التركية الإنجليزية القاموس.
- rive
- To tear apart by force; to split; to cleave
- A place torn; a rent; a rift
- To be split or rent asunder
- To break apart; to split
The varlet at his plaint was grieu'd so sore, / That his deepe wounded hart in two did riue .
- To pierce or cleave with a weapon
he wente vnto her for to haue taken the swerd oute of her hand but sodenly she sette the pomell to the ground, and rofe her self thorow the body.
- {v} to cleave, split, be split, thrust, stab
- tear or be torn violently; "The curtain ripped from top to bottom"; "pull the cooked chicken into strips"
- {f} tear, rend, split; be torn, be rent, be split
- To rend asunder by force; to split; to cleave; as, to rive timber for rails or shingles
- separate or cut with a tool, such as a sharp instrument; "cleave the bone"
- kır
- prairie
Laura Ingalls grew up on the prairie.
- Laura Ingalls kırda büyüdü.
- kır
- grizzle
- kır
- field
Cattle were grazing in the field.
- Sığırlar kırsalda otlanıyorlar.
The field is full of wild flowers.
- Tarla kır çiçekleriyle dolu.
- kır
- Moor
- kır evi
- cottage
I've set out a table under a beautiful tree behind the cottage.
- Kır evinin arkasında güzel bir ağacın altında bir masa kurdum.
There is a cottage beyond the bridge.
- Köprünün ötesinde bir kır evi var.
- kır faresi
- shrew
- kır hayatıyla ilgili
- bucolic
- kır
- blot
- kır
- wild
I saw the girls pick the wild flowers.
- Kızların kır çiçekleri topladığını gördüm.
The field is full of wild flowers.
- Tarla kır çiçekleriyle dolu.
- kır
- the country
Every summer I go to the countryside.
- Her yaz kırsala giderim.
Tom and Mary took a long walk through the countryside.
- Tom ve Mary kırlarda uzun bir yürüyüş yaptılar.
- kır
- the wild
Barsoom was the biggest Martian town. It had the fanciest saloon. It was the Wild, Wild Red.
- Barsoom en büyük Mars kentiydi. En süslü salona sahipti. Orası Vahşi, Vahşi Kırmızıydı.
I saw the girls pick the wild flowers.
- Kızların kır çiçekleri topladığını gördüm.
- kır
- slopes
- kır baykuşu
- short-eared owl
- kır dökme demir
- (İnşaat) gray cast iron
- kır evi rusya'da
- dacha
- kır faresi
- shrewmouse
- kır gazinosu
- casino
- kır hayatına ait
- pastoral
- kır incir kuşu
- (Hayvan Bilim, Zooloji) anthus campestris
- kır incirkuşu
- (Hayvan Bilim, Zooloji) anthus campestris
- kır koşusu
- cross-country
- kır lalesi
- (Botanik, Bitkibilim) anemone
- kır sansarı
- (Hayvan Bilim, Zooloji) martes foina
- kır saçlı
- frostiness
- kır yaşamı
- country life
- kır çekirgeleri
- (Hayvan Bilim, Zooloji) acrididae
- kır çiçekleri
- wild flowers
- kır renkli
- broken color
- Kır tanrısı
- Pan
- kır
- countryside, the country, rural area
- kır
- fell
Tom fell and broke his arm.
- Tom düştü ve kolunu kırdı.
The horse broke its neck when it fell.
- Düşen at boynunu kırdı.
- kır
- grey, gray; grey, gray; (saç) hoary, hoar
- kır
- grizzled
- kır
- grayish
- kır
- moorland
- kır
- wilderness
- kır
- grey
- kır
- (Tabiat Doğa) de: Heideland heath
- kır
- frosty
Young plants should be protected in frosty weather.
- Genç bitkiler kırağılı havadan korunmalıdır.
- kır
- grayness
- kır
- uncultivated and open country
- kır
- greyish
- kır
- grizzly
- kır
- gray
Tom was wearing a gray suit and a red tie.
- Tom gri bir takım elbise giyiyordu ve kırmızı bir kravat takıyordu.
Gray goes well with red.
- Gri, kırmızı ile iyi gider.
- kır
- bent
The bamboo bent but did not break.
- Bambu eğildi ama kırılmadı.
- kır ayarı
- (Bilgisayar) kir setting
- kır düşmek
- turn grey
- kır düşmek
- to turn grey
- kır evi
- (rusya'da) dacha
- kır gerillası
- guerrilla
- kır gezisi country outing; walk
- in the country
- kır hayatına ait
- idyllic
- kır hayatıyla ilgili olarak
- bucolically
- kır hayatıyla ilgili olarak
- idyllically
- kır incirkuşu
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: kuruksallayangiller) tawny pipit
- kır iğdesi
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: Elaeagnaceae) [syn.: kır iğdesi, yabani iğde] sea buckthorn, sallow thorn
- kır kahvesi
- unpretentious country teahouse
- kır konutu
- country seat
- kır koşusu
- cross-country race
- kır kurdu
- prairie wolf
- kır kurdu
- coyote
- kır kırlangıcı
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: kırlangıçgiller) barn swallow
- kır kırlangıcı
- barn swallow
- kır oteli
- (Turizm) countryside hotel
- kır saç
- grizzle
- kır saçlı
- gray haired
- kır saçlı
- grey haired
- kır saçlı
- white haired
- kır saçlı
- grey-haired
- kır saçlı
- gray-headed
- kır saçlı
- grey-headed
- kır sumağı
- (Tıp) coriaria myrtifolia
- kır tavuğu
- prairie chicken
- kır turizmi
- (Turizm) agritourism
- kır ve orman tanrısı
- faun
- kır yolu
- country road
- kır çiçeği
- wildflower
Tom and Mary picked some wildflowers by the river.
- Tom ve Mary nehrin yanında birkaç kır çiçeği topladı.
- kır çiçeği
- wild flower
- alaca kır
- dapple-gray
- alaca kır at
- dapple grey horse
- alaca kır renk
- dapple grey
- alaca kır renkli
- dapple grey
- eflatun kır çiçeği
- cuckooflower
- ince benekli kır renkte
- flea bitten
- kahverengi kır faresi
- brown lemming
- yarı insan yarı keçi olan kır tanrısı
- satyr
- yemeklik kır otları
- (Gıda) wild greens