kıdem

listen to the pronunciation of kıdem
التركية - الإنجليزية
seniority
senior

She is senior to me by three years. - O, bana göre üç yıl kıdemli.

We look up to him as a good senior. - Biz onu iyi bir kıdemli olarak görünüyoruz.

seniority, precedence because of length of service
priority
seniority, precedence, priority; length of service
length of service
(Ticaret) precedence
brevet
anteriority
kıdem sırası
pecking order
kıdem tazminatı
(Ticaret) severance
kıdem tazminatı
seniority indemnity
kıdem tazminatı
(Ticaret) benefit severance
kıdem tazminatı
severence pay
kıdem derecesine göre atanma
buggins's turn
kıdem derecesine göre atanma
buggin's turn
kıdem sırası
order of precedence
kıdem tazminatı
golden handshake
kıdem tazminatı
severance pay

We offered Tom a month's severance pay. - Tom'a bir ay kıdem tazminatı önerdik.

How much severance pay did you get? - Ne kadar kıdem tazminatı aldın?

التركية - التركية
Bir görevde rütbece eskilik
Bir görevde geçirilen süre
Bir görevde rütbece eskilik: "Ali Fuad Bey de, parti komitacılığının düşmanı olanlar gibi, nizam, kıdem ve kanun adamı kalmıştır."- F. R. Atay
KIDEM
(Osmanlı Dönemi) Başkasından daha önce olmak. Zamanca daha evvelki olmak. Rütbece daha yüksek olmak
KIDEM
(Osmanlı Dönemi) Cenab-ı Hakkın "Kıdem" sıfatı, yâni; ebedî ve ezelî oluşu
KIDEM
(Osmanlı Dönemi) Öncelik ve eskilik
KIDEM
(Osmanlı Dönemi) Evveli bulunmamak. Ezeli olmak
kıdem tazminatı
Belirli süre çalıştıktan sonra ayrılan işçiye görev süresine bağlı olarak verilen para
kıdem
المفضلات