küsse

listen to the pronunciation of küsse
ألمانية - التركية
öpücükler
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Kaba sakal
الإنجليزية - التركية

تعريف küsse في الإنجليزية التركية القاموس.

kiss
öpmek

Seni öpmek istiyorum. - I would like to kiss you.

Tom o anda orada Mary'yi öpmek istedi. - Tom wanted to kiss Mary then and there.

kiss
öpücük

Tom Mary'ye şefkatli bir öpücük verdi. - Tom gave Mary a tender kiss.

Tom bir öpücükle Mary'ye sürpriz yaptı. - Tom surprised Mary with a kiss.

kiss
{i} öpüş, öpücük, buse
kiss
{i} öpme

Onu öpmek bir şey, ve sevmek başka bir şeydir. - To kiss her is one thing, and to love is another.

Tom Mary'nin onu öpüp öpmeyeceğini merak etti. - Tom wondered if Mary was going to kiss him.

kiss
şeker
kiss
öpüş

Onlar sarılıyorlar ve öpüşüyorlar. - They are hugging and kissing.

Onları öpüşürken yakaladım. - I caught them kissing.

kiss
{f} öp

Yanağımdan öptü ve iyi geceler dedi. - She kissed me on the cheek and said goodnight.

O, çocuğun gözyaşlarını öperek geçirdi. - She kissed away the boy's tears.

kiss
kiss and be friends barışmak
kiss
{f} değmek
kiss
hafif temas
kiss
{f} öpmek; öpüşmek
kiss
{f} hafifçe dokunmak
kiss
bilardoda hafifçe dokunacak surette bilyelere vurmak
kiss
öpuş öpücük
kiss
(isim) öpücük, buse, şekerleme, öpme
kiss
{i} şekerleme
kiss
{f} dokunmak
ألمانية - الإنجليزية
kisses
kiss
(Ich) küsse dich in Liebe. (Chat-Jargon)
Sealed with a loving kiss /SWALK/ (chat jargon)
Umarmungen und Küsse
hugs and kisses