kökler

listen to the pronunciation of kökler
التركية - الإنجليزية
roots

If you have no food, you got to eat roots and insects in order to survive. - Yiyeceğiniz yoksa, hayatta kalmak için kökleri ve böcekleri yemek zorundasınızdır.

Man returns to his phylogenetic roots in panic situations. - İnsan, panik durumunda filogenetik köklerine döner.

Beginnings

Jazz has its roots in blues.

Ancestors

I have both Irish and German roots.

Plural form of root
the condition of belonging to a particular place or group by virtue of social or ethnic or cultural lineage; "his roots in Texas go back a long way"; "he went back to Sweden to search for his roots"; "his music has African roots
kök
root

Money is the root of all evil. - Para bütün kötülüğün köküdür.

Such languages as Russian, Polish, Czech and Bulgarian have common Slavic roots. - Rusya, Polonya, Çek ve Bulgaristan'ın ortak Slav kökleri var.

kök
base
kök
stem
kök
root; origin; base, basis; radical; root
kök
radix
kök
theme
kök
tiller
kök
race

Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation. - İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.

kök
(Biyokimya) residue
kök
tuber
kök
basis
kök
offshoot
kök
radical

This discovery has the potential to radically change the field. - Bu keşif alanı kökünden değiştirmek için potansiyele sahiptir.

It was a radical change. - O bir köklü değişiklikti.

biçilen tarlada kalan kökler
stubble
kök
stem; ground form
kök
rhizo
kök
tuning peg (of a saz)
kök
origin

When you watch television or listen to the radio, the music which you hear is often African in origin. - Televizyon izlediğinde ya da radyo dinlediğinde, dinlediğiniz müzik genellikle Afrika kökenlidir.

I have French nationality but Vietnamese origins. - Milliyetim Fransız ama Vietnam kökenliyim.

kök
grass roots
kök
etymon
kök
radical word
kök
rootstock

The orchardist grafted an apple bud onto the rootstock. - Meyve bahçesi uzmanı bir elma tomurcuğunu kök gövde üzerine aşıladı.

kök
{i} Fang
kök
ground form
التركية - التركية

تعريف kökler في التركية التركية القاموس.

Kök
cezir
Kök
(Osmanlı Dönemi) CİZN
Kök
cezr
kök
Köküyle ve sapıyla çıkarılan bitkilerin tanesi
kök
Kara hayatına uymuş olan gelişmiş bitkilerde, genel olarak toprak içerisine doğru büyüyen ama nadiren toprak üstünde de bulunan bir organ
kök
Olağan şartlarda çevresinden yalıtılamayan, ancak birçok tepkimede nitelik değiştirmeden geçebilen atom kümesi
kök
Denklemde bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek veya birleşik değer
kök
Sazı kurmaya yarayan burgu, kulak
kök
Kelimenin her türlü ekler çıkarıldıktan sonra kalan anlamlı bölümü: Yaptırmak kelimesinde kök, yap- bölümüdür
kök
Bitkileri toprağa bağlayan ve onların, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm
kök
Süsende olduğu gibi, her yıl kök süren ve yer üstüne sap çıkaran çok yıllık yer altı gövdesi
kök
Dip bölüm
kök
Dip, temel, esas: "Ta gölden başlayan tipi ve fırtına Şebben'in sıcak evini kökünden sarsıyordu."- H. E. Adıvar
kök
Tane
kök
Kaynak, köken: "Ölenle, son zamanları gevşeyen, azalan, fakat kökleri mazinin sağlamlığı içinde kalan eski bir aşinalığım vardı."- A. Ş. Hisar
kök
Bir kimseyi bir yere bağlayan manevi temel güçlerin bütünü
kök
Kaynak, köken
kök
Sap. Süsende olduğu gibi, her yıl kök süren ve yer üstüne sap çıkaran çok yıllık yer altı gövdesi
kök
Sap
kök
Sazın tellerini burmada kullanılan burgulu kulak
kök
Dip, temel, esas
kök
Bazı şeylerde dip bölüm
kök
Mavi
kök
Bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek veya birleşik değer
kökler
المفضلات