kökçü

listen to the pronunciation of kökçü
التركية - الإنجليزية
herbalist
Person who cures diseases by means of medicinal herbs
{n} one skilled in herbs
One skilled in the knowledge of plants; a collector of, or dealer in, herbs, especially medicinal herbs
a therapist who heals by the use of herbs
{i} one who collects or grows herbs (especially for their medicinal qualities); herb doctor
A herbalist is a person who grows or sells herbs that are used in medicine. someone who grows, sells, or uses herbs, especially to treat illness
kök
root

The roots of this tree go down deep. - Bu ağacın kökleri derinlere uzanıyor.

Money is the root of all evil. - Para tüm kötülüklerin köküdür.

kök
base
kök
stem
kök
root; origin; base, basis; radical; root
kök
radix
kök
theme
kök
tiller
kök
race

Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation. - İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.

kök
(Biyokimya) residue
kök
tuber
kök
basis
kök
offshoot
kök
radical

It was a radical change. - O bir köklü değişiklikti.

His idea will radically alter our way of life. - Onun fikri yaşam tarzımızı kökünden değiştirecektir.

kök
stem; ground form
kök
rhizo
kök
tuning peg (of a saz)
kök
origin

The custom originated in China. - Gelenek Çin kökenlidir.

Whatever the origin is, Valentine's Day has had a long and romantic history. - Kökeni ne olursa olsun, Sevgililer Günü'nün uzun ve romantik bir öyküsü vardır.

kök
grass roots
kök
etymon
kök
radical word
kök
rootstock

The orchardist grafted an apple bud onto the rootstock. - Meyve bahçesi uzmanı bir elma tomurcuğunu kök gövde üzerine aşıladı.

kök
{i} Fang
kök
ground form
التركية - التركية
İlâç yapımında kullanılan türlü kök, kabuk, çiçek, yaprak gibi şeyleri satan kimse
Kök
cezir
Kök
(Osmanlı Dönemi) CİZN
Kök
cezr
kök
Köküyle ve sapıyla çıkarılan bitkilerin tanesi
kök
Kara hayatına uymuş olan gelişmiş bitkilerde, genel olarak toprak içerisine doğru büyüyen ama nadiren toprak üstünde de bulunan bir organ
kök
Olağan şartlarda çevresinden yalıtılamayan, ancak birçok tepkimede nitelik değiştirmeden geçebilen atom kümesi
kök
Denklemde bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek veya birleşik değer
kök
Sazı kurmaya yarayan burgu, kulak
kök
Kelimenin her türlü ekler çıkarıldıktan sonra kalan anlamlı bölümü: Yaptırmak kelimesinde kök, yap- bölümüdür
kök
Bitkileri toprağa bağlayan ve onların, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm
kök
Süsende olduğu gibi, her yıl kök süren ve yer üstüne sap çıkaran çok yıllık yer altı gövdesi
kök
Dip bölüm
kök
Dip, temel, esas: "Ta gölden başlayan tipi ve fırtına Şebben'in sıcak evini kökünden sarsıyordu."- H. E. Adıvar
kök
Tane
kök
Kaynak, köken: "Ölenle, son zamanları gevşeyen, azalan, fakat kökleri mazinin sağlamlığı içinde kalan eski bir aşinalığım vardı."- A. Ş. Hisar
kök
Bir kimseyi bir yere bağlayan manevi temel güçlerin bütünü
kök
Kaynak, köken
kök
Sap. Süsende olduğu gibi, her yıl kök süren ve yer üstüne sap çıkaran çok yıllık yer altı gövdesi
kök
Sap
kök
Sazın tellerini burmada kullanılan burgulu kulak
kök
Dip, temel, esas
kök
Bazı şeylerde dip bölüm
kök
Mavi
kök
Bilinmeyenin yerine konulduğunda uygun düşen gerçek veya birleşik değer
kökçü
المفضلات