köşeler

listen to the pronunciation of köşeler
التركية - الإنجليزية
corners

Tom is cutting corners. - Tom köşeleri kesiyor.

Tom earned money by playing his guitar on street corners. - Tom cadde köşelerinde gitarını çalarak para kazandı.

third-person singular of corner
The Vertices of a System
Four curved areas of the hockey rink where a great deal of action takes place
plural of corner
players positioned at first and third base are considered to be "at the corners" of the infield
köşe
edge

Will you please hold this edge? - Bu köşeyi tutar mısınız lütfen?

The soldiers cornered Tom at the edge of a high cliff. - Askerler yüksek bir uçurumun kenarında Tom'u köşeye sıkıştırdılar.

köşe
{i} corner

There's a pub just around the corner. - Köşe başında bir meyhane var.

In this corner of the room I'd like to put a house-plant. - Odanın bu köşesinde bir sera kurmak isterim.

köşe
{i} nook
köşe
(Matematik) vertex
köşe
vertice

How many vertices and faces does a pentagonal prism have? - Bir beşgen prizmanın kaç köşesi ve yüzeyi vardır?

köşe
(Bilgisayar) miter
köşe
quoin
köşe
column

That man is a newspaper columnist. - Şu adam bir gazete köşe yazarı.

Tom's column appears weekly. - Tom'un köşe yazısı haftalık olarak çıkıyor.

yuvarlak köşeler
(Bilgisayar) round corners
köşe
alcove
köşe
zag
köşe
on the corner

The house on the corner is ours. - Köşe başındaki ev bizim.

There's a bank on the corner. - Köşe başında banka var.

köşe
quarter
köşe
angle

A square has four angles. - Bir karenin dört tane köşesi vardır.

Triangles don't have four angles. - Üçgenlerin dört köşesi yoktur.

köşe
corner; nook; (gazetede) column
köşe
turning

Turning the corner, you will find my house. - Köşeyi dönünce, evimi bulacaksın

köşe
gonio
köşe
out-of-the-way place, secluded spot, nook
köşe
cantle
التركية - التركية

تعريف köşeler في التركية التركية القاموس.

KÖŞE
(Osmanlı Dönemi) Bak: Kuşe
Köşe
(Osmanlı Dönemi) KUŞE
Köşe
(Osmanlı Dönemi) ZAVİYE
Köşe
çene
Köşe
dirsek
Köşe
korner
Köşe
zaviye
köşe
Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye. İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer: "Seniha Hanım parmağını odanın köşesine uzattı."- P. Safa. İki sokağın veya caddenin kesiştiği yer: "Türk kadınları alacalı bir ipek kumaş gibi köşeye birikmişlerdi."- Ö. Seyfettin
köşe
Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye
köşe
İki sokağın veya caddenin kesiştiği yer
köşe
Bölüm, yer veya yan: "Burgaz'ın sokaklarında her köşeden Türkçe işitiliyor."- Y. K. Beyatlı
köşe
Kimsenin uğramadığı, aramadığı yer: "İlk adımda otel, han, kahve köşeleri bulmak ihtiyacı baş gösterecek."- R. H. Karay
köşe
İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer
köşe
Futbol alanını oluşturan yan ve kale çizgilerinin kesişme noktalarından her biri, korner
köşe
Bölüm, yer veya yan
köşe
Kimsenin uğramadığı, aramadığı yer
köşe
Kuytu, tenha veya ücra yer
köşeler
المفضلات