kâfi

listen to the pronunciation of kâfi
التركية - الإنجليزية
{s} enough

That will be enough for the time being. - O şimdilik kâfi gelecektir.

sufficient
Sufficient, enough, ample
ample
That's enough./That'll do
enough, sufficient
enough, sufficient: Bu kadar kâfi. This much will do
adequate
that will do
so
kafi olarak
(Hukuk) adequately
kâfi derecede/miktarda
1. enough, sufficient, in sufficient quantity: Kâfi derecede şeker bulabildiniz mi? Were you able to find enough sugar? 2. sufficiently, well enough: Kâfi derecede Rusça bilmiyorum. I don't know Russian well enough
kâfi gelmek
to be enough, suffice
kâfi gelmek
suffice
kâfi gelmek
to suffice, to be enough
التركية - التركية
Yeterli, yetecek ölçüde olan: "Yalnız güzellik adi bir zevk kadını için bile kâfi değildir."- H. C. Yalçın. "Yeter, yetişir, artık istemez!" anlamında bir seslenme sözü: "Artık kâfi, yeter, illallah!"- S. M. Alus
Yeterli, yetecek ölçüde olan
Yeter, yetişir, artık istemez!
(Osmanlı Dönemi) yeterli
KAFÎ
(Osmanlı Dönemi) Birine uyup peşinden giden
KÂFİ
(Osmanlı Dönemi) Kifayet eden. Vâfi, başka şeye ihtiyaç bırakmayan. Yeten, yetişen, elveren
VÂFİ VE KÂFİ
(Osmanlı Dönemi) Bol bol yeter