تعريف jewelry في الإنجليزية التركية القاموس.
- {i} mücevherat
Ben hiç mücevherat almadım.
- I've never bought jewelry.
Neden büyük annenin mücevheratını çaldın?
- Why did you steal your grandmother's jewelry?
- {i} takı
Bazı erkekler takı takar.
- Some men wear jewelry.
Mary herhangi bir takı takmadı.
- Mary didn't wear any jewelry.
- mücevher
Polisler çalınan mücevheri kurtardı.
- The police recovered the stolen jewelry.
Onun mücevher kutusunu elden çıkarmak zorunda kaldı.
- She had to part with her jewelry box.
- bkz.jewellery
- {i} kuyumculuk
- kuyum
Tom ve Mary birlikte kuyumcu dükkanına gittiler.
- Tom and Mary went to the jewelry store together.
Tom Mary'ye kuyumcuda ne satın aldığını sordu.
- Tom asked Mary what she had bought at the jewelry store.
- mücevherler
- bijuteri
- ziynet eşyası
- ağırlık
- jewellery
- mücevherat
Fadıl, Leyla'ya para, araba ve mücevherat sözü verdi.
- Fadil promised Layla money, cars, and jewellery.
- jewelry dealer
- kuyumcu
- jewelry maker
- mücevheratçı
- jewelry store
- kuyumcu dükkanı
Gece vakti kuyumcu dükkanını soydular.
- They robbed the jewelry store during the night.
O bir kuyumcu dükkanından takı satın alıyor.
- She is buying jewelry in a jewelry store.
- jewelry dealer
- mücevher satıcısı
- jewelry design
- Takı tasarımı
- jewelry design
- mücevherat tasarımı
- jewelry maker
- mücevheratçi
- jewelry box
- mücevher kasası
- jewelry making
- mücevherat yapımı
- jewelry safe
- mücevher kasası
- jewelry store
- kuyumcu
Tom Mary'ye kuyumcuda ne satın aldığını sordu.
- Tom asked Mary what she had bought at the jewelry store.
Bu kuyumcuda bazı güzel küpeler vardır.
- In this jewelry store there are some pretty earrings.
- jewelry theft
- mücevher hırsızlığı
- jewellery
- {i} takı
O, o takıyı herkesin önünde takmaz.
- She doesn't wear that jewellery in public.
Şu anda platin takı moda.
- At the moment, platinum jewellery is in fashion
- bijou
- küçük ve zarif olan şey
- bijou
- ziynet eşyası
- jewellery
- cevahir
- bijou
- mücevherat
- gift of jewelry
- takı
- jewellery
- bijuteri
- bijou
- küçük şey/mücevher
- jewellery
- kuyumculuk
- jewelleries
- takı
- wear jewelry
- takı takmak
- ancient jewelry
- eskiçağ mücevheratı
- bijou
- {s} küçük ve güzel
- bijou
- {s} küçük ama mükemmel
- ethnic jewelry
- etnik mücevherat
- false jewelry
- (Kanun) taklit mücevherat
- false jewelry
- (Kanun) yalancı ziynet eşyası
- gold jewelry
- (Madencilik) altın mücevheratı
- gold jewelry
- altın kuyumculuğu
- i'm looking for a small piece of jewelry
- küçük mücevher bakıyorum
- imitation jewelry
- emitasyon mücevher
- imitation jewelry
- (Kanun) taklit mücevherat
- imitation jewelry
- (Kanun) yalancı ziynet eşyası
- imitation jewelry
- sahte mücevher
- jewellery
- i., İng., bak. jewelry
- paste jewelry
- elmas taklidi mücevher
- would you show me some jewelry
- mücevherat gösterir misiniz