Şimdi ayrılmalıyım, beni uçuş için arıyorlar.
- Jetzt muss ich gehen, sie rufen gerade meinen Flug auf.
Eğer bu program yoksa, şimdi indirebilirsiniz.
- Wenn Sie nicht über dieses Programm verfügen, können Sie es jetzt herunterladen.
O şimdiye kadar okuduğum en iyi kitap.
- Es ist das beste Buch, dass ich bis jetzt gelesen habe.
Saat şimdi yedi kırk beş.
- It's quarter to eight now.
Şimdi havaalanındayım.
- I'm at the airport now.
Ben şu ana kadar buna alıştım.
- I'm used to it by now.
Tom şu ana kadar birden fazla iş teklifi aldı.
- Tom certainly has had more than one job offer by now.
O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.
- He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away.
Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.
- My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
Şu anda istediğim para değil, fakat zamandır.
- What I want now is not money, but time.
Şu an sadece ısınıyorum.
- I am only warming up now.
Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz.
- Even now, we still doubt that he is the real murderer.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Şimdi bile zaman zaman artçı şoklar var.
- Even now there are occasional aftershocks.
Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.
- I meet him at school now and then.
I can't tell her now. It's not that simple anymore.
- Ich kann es ihr jetzt nicht sagen. Das ist nicht mehr so einfach.
You're by my side; everything's fine now.
- Du bist an meiner Seite, jetzt ist alles gut.