Bunca yılın ardından beni hatırlayacak mı, merak ediyorum.
- Ich frage mich, ob sie mich nach all den Jahren wiedererkennen wird.
Sovyetler Birliği 1957 yılında Sputnik I'i fırlattı.
- Die Sowjetunion startete Sputnik I im Jahre 1957.
Beni kaç yıldır tanıyorsun?
- Wie viele Jahre kennst du mich schon?
Ailem yirmi yıldır burada yaşıyor.
- Meine Familie wohnte hier zwanzig Jahre lang.
Saçı uzun değildi geçen sene.
- Voriges Jahr waren ihre Haare nicht lang.
Geçen sene bir dünya turu yaptım, bu sene yine başka bir yere süreceğim.
- Letztes Jahr habe ich eine Weltreise gemacht, dieses Jahr fahre ich mal woanders hin.
Tekstil endüstrisi serbest rekabet pazarına önümüzdeki yıllarda uyum sağlayacaktır.
- Die Textilindustrie wird sich in den nächsten Jahren an einen Markt des freien Wettbewerbs anpassen.
Onun iki yıl önce öldüğünü bilmiyor muydun?
- Weißt du nicht, dass er seit zwei Jahren tot ist?
Bu, bizim geçen sene kaldığımız oteldir.
- This is the hotel where we stayed last year.
Geçen sene kurulan lunapark sağolsun şehir popüler oldu.
- Thanks to the amusement park built last year, the city has become popular.
İki yılda ilk kez bir film izledim.
- I saw a movie for the first time in two years.
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
On yaşındayken gitar çalmayı öğrendim.
- I learned to play guitar when I was ten years old.
Babam yakında kırk yaşında olacak.
- My father will soon be forty years old.
Japonya bu yıl her zamankinden daha çok araba üretti.
- Japan has produced more cars than ever this year.
Böyle bir mikrodalga fırınla, her zaman Yılbaşı gecesidir!
- With a microwave oven like this, it's always New Year's Eve!
Ruslar Fransız yollarını kopyalar, ancak daima elli yıl sonra.
- The Russians copy the French ways, but always fifty years later.
Geçen yıl yaklaşık bu zaman çok fazla kar vardı.
- We had a lot of snow about this time last year.
İskoçyalı ve en az on iki yıllık değilse, o zaman viski değildir.
- If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
İlk birkaç yıl zordu.
- The first few years were difficult.
Boston geçen yıl ziyaret ettiğim şehirlerden sadece biri.
- Boston is just one of the cities I visited last year.
I came to Tokyo three years ago and have been living here ever since.
- Ich kam vor drei Jahren nach Tokyo und seither habe ich hier gelebt.
It is not rare at all to live over ninety years.
- Es ist überhaupt nicht selten, länger als neunzig Jahre zu leben.
I came to Japan last year.
- Ich kam vergangenes Jahr nach Japan.
This problem is akin to the one we had last year.
- Dieses Problem ähnelt dem, das wir vergangenes Jahr hatten.