izleyenler

listen to the pronunciation of izleyenler
التركية - الإنجليزية
the following
what comes after, what appears later
izleyen
following

He went out for a walk, with his dog following behind. - O, arkasında izleyen köpeği ile yürüyüşe çıktı.

I didn't see anybody following us. - Bizi izleyen birini görmedim.

izle
(Bilgisayar) watch

My father usually watches television after dinner. - Babam genellikle akşam yemeğinden sonra televizyon izler.

I like watching Code Lyoko. - Code Lyoko'yu izlemeyi seviyorum.

izle
{f} trace

The police have traced her to Paris. - Polisler onu Paris'e kadar izledi.

This security system allows us to trace employees movements anywhere they go. - Bu güvenlik sistemi çalışanların hareketlerini gittikleri yerde izlemelerine izin verir.

izle
{f} follow

We should follow his example. - Biz onun dersini izlemeliyiz.

The dog followed its master, wagging its tail. - Köpek kuyruğunu sallayarak, sahibini izledi.

izle
(Bilgisayar) follow-up
izle
(Bilgisayar) follow up
izle
(Bilgisayar) track

Tom tried his best to cover his tracks so he could save face. - Tom izlerini kapatmak için elinden geleni denedi böylece yüzünü kurtarabildi.

I followed the deer's tracks. - Ben geyiğin izlerini izledim.

izle
(Bilgisayar) monitor
izleyen
(Bilgisayar) trailing
izle
{f} following

I asked Tom to stop following us. - Tom'un bizi izlemeyi bırakmasını istedim.

Tom looked over to his shoulder to see if anyone was following him. - Tom birinin kendisini izleyip izlemediğini görmek için omzunun üzerinden baktı.

izle
{f} monitoring

Oliver thought that his parents, Tom and Mary, weren't setting rules or monitoring his whereabouts. - Oliver ebeveynleri Tom ve Mary'nin kurallar koymadığını ya da onun nerede olduğunu izlemediklerini düşündü.

izle
{f} watching

Felicja enjoys watching TV. - Felicja, televizyon izlemekten hoşlanır.

The student became very nervous with the teacher watching him. - Öğrenci öğretmenin onu izlemesine çok kızdı.

izle
{f} tracing
izle
{f} tracking

Layla, an Aborigene, made use of her renowned tracking skills. - Aborijin olan Leyla, meşhur izleme becerilerini kullandı.

izleyen
sequent
izleyen
pursuer
izleyen
{e} after
izle
{f} hound
izle
sleuth
izle
supervene
izle
{f} trail

Boys trail girls in language skills. - Oğlanlar dil becerileri konusunda kızları izler.

I don't want to leave any paper trails. - Ben herhangi kağıt izleri bırakmak istemiyorum.

izle
dogs

The hunting dogs followed the scent of the fox. - Av köpekleri tilkinin kokusunu izledi.

izle
dogged
izle
spoor
izleyen
consequent
izleyen
onlooking
izleyen
consequential
izleyen
the following
izleyen
tracer
izleyen
sequacious
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف izleyenler في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

izle
A spark, ember
izleyenler
المفضلات