He entered my room without permission.
- İzinsiz olarak odama girdi.
I should've known better than to use Tom's bicycle without permission.
- Tom'un bisikletini izinsiz kullanmamayı bilmeliydim.
I don't want to intrude.
- İzinsiz girmek istemiyorum.
We didn't mean to intrude.
- Biz izinsiz girmek istemedik.
She wanted my permission to use the telephone.
- Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
She took two weeks' leave and visited China.
- O iki hafta izin aldı ve Çin'i ziyaret etti
Tom allowed Mary to leave early.
- Tom Mary'nin erken ayrılması için izin verdi.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
The teacher permitted the boy to go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
Trespassers will be shot.
- İzinsiz giren kimseler vurulacaktır.
How dare you trespass on my property!
- Mülkiyetime izinsiz girmeye nasıl cesaret edersin!
Please forgive my intrusion, but this is something that you're going to want to hear.
- Lütfen izinsiz girmemi affedin ama bu duymak isteyeceğiniz bir şey.
I took a paid day off yesterday.
- Dün bir gün ücretli izin aldım.
Can I take a day off?
- Bir günlük izin alabilir miyim?
Circumstances do not permit me such a holiday.
- Koşullar bana böyle bir tatil izin vermez.
I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday.
- Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.
Why wouldn't you let me get a driver's license?
- Neden ehliyet almama izin vermedin?
Does Tom have a license?
- Tom'un bir izin belgesi var mı?
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
Tom has been allowing me to borrow his bicycle every Monday.
- Tom her pazartesi onun bisikletini ödünç almama izin veriyor.
Why are we allowing this to happen?
- Neden bunun olmasına izin veriyoruz?
You are not allowed to violate the rules.
- Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
You will be allowed to use this room tomorrow.
- Yarın bu odayı kullanmana izin verilecek.
I'm on a paid vacation.
- Ben ücretli izindeyim.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
I'm going to take my vacation in September rather than July.
- İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.
Don't let opportunities pass by.
- Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.
Tom stepped aside to allow Mary to pass.
- Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
Will you excuse me for just a moment?
- Biraz izin verir misiniz?
Would you excuse us for a second?
- Bize bir saniye izin verir misin?
Most government workers are on furlough.
- Çoğu hükümet çalışanı izinde.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.