izinler

listen to the pronunciation of izinler
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) permission

The system says I do not have the necessary permissions to delete the folder. - Sistem, klasörü silmem için gerekli izinlere sahip olmadığımı söylüyor.

(Bilgisayar) permissions

The system says I do not have the necessary permissions to delete the folder. - Sistem, klasörü silmem için gerekli izinlere sahip olmadığımı söylüyor.

(Bilgisayar) permissions for
izin
allowance
izin
{i} permission

She wanted my permission to use the telephone. - Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.

izin
leave

Will you permit us to leave now? - Şimdi gitmemize izin verir misin?

Tom allowed Mary to leave early. - Tom Mary'nin erken ayrılması için izin verdi.

izin
permit

It was not permitted that the inhabitants trespass in the area. - Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.

Put out your cigarette. Smoking's not permitted here. - Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.

izin
permission, leave, okay, OK, consent, the go-ahead; permit, licence, license; discharge
izin
concession
izin
sanction
izin
authorization
izin
day off

Half the office took a day off. - Ofisin yarısı izin aldı.

The boss gave us all a day off. - Patron hepimize bir günlük izin verdi.

izin
{i} holiday

I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday. - Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.

Circumstances do not permit me such a holiday. - Koşullar bana böyle bir tatil izin vermez.

izin
okay
izin
dismissal
izin
ok
izin
the go-ahead
izin
authorisation
izin
license

Why wouldn't you let me get a driver's license? - Neden ehliyet almama izin vermedin?

Does Tom have a license? - Tom'un bir izin belgesi var mı?

izin
clearance
izin
(Politika, Siyaset) admission
izin
licence
izin
consent

If I'd known that it would come to this, I would have never consented. - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.

His mother will not consent to his going there alone. - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.

izin
green light
izin
leave of absence
izin
go-ahead
izin
countenance
izin
of leave
izin
allowing

I think it's time for me to stop allowing her to always have her own way. - Sanırım onun her zaman istediğini yapmasına izin vermeyi durdurmamın zamanıdır.

Why are we allowing this to happen? - Neden bunun olmasına izin veriyoruz?

izin
permit to
izin
allowed to

The natives were not allowed to enter the district. - Yerlilerin bölgeye girmesine izin verilmiyor.

After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner. - Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.

izin
liberty
izin
vac

I'm on a paid vacation. - Ben ücretli izindeyim.

I'm going to take my vacation in September rather than July. - İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.

izin
vacation

Workers in France receive four weeks of paid vacation each year. - Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.

I'm on a paid vacation. - Ben ücretli izindeyim.

izin
pass

Tom stepped aside to allow Mary to pass. - Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.

Don't let opportunities pass by. - Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.

izin
imprimatur
izin
toleration
izin
leave (of absence); vacation
izin
(Hukuk) permit, admission, imprimatur
izin
excuse

Will you excuse me for just a moment? - Biraz izin verir misiniz?

Will you excuse me for a moment? - Bana biraz izin verir misiniz?

izin
(Askeriye) discharge
izin
furlough

Most government workers are on furlough. - Çoğu hükümet çalışanı izinde.

izin
discharge
izin
{i} permitting

I will come, weather permitting. - Hava izin verirse, gelirim.

izin
dismiss
التركية - التركية

تعريف izinler في التركية التركية القاموس.

izin
Bir kimseye çalıştığı yerce verilen tatil
izin
Mezuniyet
izin
Bir şey yapmak için verilen veya alınan özgürlük, müsaade, ruhsat, icazet, mezuniyet
izin
Bir şey yapmak için verilen veya alınan özgürlük, müsaade, ruhsat, icazet, mezuniyet: "Viyana'dan döneli bir ay olmuştu ve izni üç hafta sonra bitiyordu."- H. E. Adıvar
izin
(Osmanlı Dönemi) müsaade
İZİN
(Osmanlı Dönemi) Bak: İzn
izinler
المفضلات