Allow me to introduce Mayuko to you.
- Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
You are not allowed to violate the rules.
- Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
Will you kindly let me have a look at it?
- Lütfen ona bir göz atmama izin verir misin?
Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through.
- Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler.
He decided that if God didn't exist then everything was permitted.
- Tanrı olmasaydı, o zaman her şeye izin verileceğine karar verdi.
The teacher permitted the boy to go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
No ambiguities are allowed in a contract.
- Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
- Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.
They were not permitted to cross into Canada.
- Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.