izin vererek

listen to the pronunciation of izin vererek
التركية - الإنجليزية
permitting
Present participle of permit
izin ver
(Bilgisayar) allow

My father won't allow me to keep a dog. - Babam benim köpek bakmama izin vermez.

You are not allowed to violate the rules. - Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.

izin ver
(Bilgisayar) allow cookie
izin ver
(Bilgisayar) permit only
izin ver
let

You can drink water, but you can also let it walk. - Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.

Mary does not let her sister borrow her clothes. - Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.

izin ver
make allowances for
izin ver
allow to be
izin ver
made allowances for
izin ver
{f} permitted

They were not permitted to cross into Canada. - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.

He decided that if God didn't exist then everything was permitted. - Tanrı olmasaydı, o zaman her şeye izin verileceğine karar verdi.

izin ver
{f} permitting

I will come, weather permitting. - Hava izin verirse, gelirim.

izin ver
allow to
izin ver
{f} allowed

You will be allowed to use this room tomorrow. - Yarın bu odayı kullanmana izin verilecek.

No ambiguities are allowed in a contract. - Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.

izin ver
{f} consent

His mother will not consent to his going there alone. - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.

If I'd known that it would come to this, I would have never consented. - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.

izin ver
{f} permit

Put out your cigarette. Smoking's not permitted here. - Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.

My father would not permit me to go on to college. - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.

izin ver
let&
izin ver
allowto
izin ver
countenance