izin ver

listen to the pronunciation of izin ver
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) allow

Allow me to introduce Mayuko to you. - Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.

After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner. - Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.

(Bilgisayar) allow cookie
(Bilgisayar) permit only
let

Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through. - Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler.

I can't let him alone. - Ben ona tek başına izin veremem.

make allowances for
allow to be
made allowances for
{f} permitted

He decided that if God didn't exist then everything was permitted. - Tanrı olmasaydı, o zaman her şeye izin verileceğine karar verdi.

The teacher permitted the boy to go home. - Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.

{f} permitting

I will come, weather permitting. - Hava izin verirse, gelirim.

allow to
{f} allowed

You will be allowed to use this room tomorrow. - Yarın bu odayı kullanmana izin verilecek.

No ambiguities are allowed in a contract. - Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.

{f} consent

If I'd known that it would come to this, I would have never consented. - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.

His mother will not consent to his going there alone. - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.

{f} permit

It was not permitted that the inhabitants trespass in the area. - Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.

They were not permitted to cross into Canada. - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.

let&
allowto
countenance
form görünümüne izin ver
(Bilgisayar) allow form view
izin ver
المفضلات