تعريف itself في الإنجليزية التركية القاموس.
- (Felsefe) kendinde
Güzellik kendinde güzeldir.
- Beauty is beautiful in itself.
- kendi
Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.
- No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself.
Mum kendiliğinden söndü.
- The candle went out by itself.
- kendisi
Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.
- If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past.
Kendisine karşı bölünmüş bir ev ayakta kalamaz.
- A house divided against itself cannot stand.
- sadece
Problemin sadece birkaç kötü şirket değil de bütün bir sistem olduğunun farkına varmış durumdayız.
- We came to realize that the problem isn’t just a few bad corporations but the entire system itself.
Tarih sadece kendini tekrarlıyor.
- History is merely repeating itself.
- kendini
Uçak kendini fırtınanın merkezinde buldu.
- The airplane found itself in the eye of the storm.
Dünya kendini düşük bir noktada buluyor.
- The world finds itself at a low point.
- bizzat
- by itself
- kendi kendine
Sen sadece kapının önünde durmak zorundasın. O kendi kendine açılacak.
- You have only to stand in front of the door. It will open by itself.
Deniz kendi kendine derinleşecek.
- The sea will turn deep by itself.
- in and of itself
- özünde
- in itself
- başlı başına
- in itself
- özünde
- in itself
- bağımsız olarak
- in itself
- (Felsefe) kendinde
Güzellik kendinde güzeldir.
- Beauty is beautiful in itself.
- in itself
- bizatihi
- lend itself to
- -e uygun olmak
- lend itself to
- (deyim) uygun düşmek
- lend itself to
- -e elverişli olmak
- manifest itself
- kendini göstermek
- manifest itself
- kendini belli etmek
- thing in itself
- (Felsefe) kendinde şey
- thing in itself
- kendisi
- class for itself
- kendi için sınıf
- class in itself
- kendiliğinden sınıf
- have nothing to fear but fear itself
- Korkunun kendisi dışında korkulması gereken şeyi olmamak
- in itself/in and of itself
- özünde, kendisi, bizatihi: İn ıtself it´s not a problem. Kendi başına bir problem değil
- jerusalem itself
- kendisi Kudüs
- law unto itself
- (deyim) Başına buyruk, kural tanımaz
- of itself
- kendisi
- pay for itself
- Kendi masrafını çıkarmak
- reveal itself
- Kendini ortaya
- speak for itself/themselves
- (bir şeyin/şeylerin) ne olduğu meydanda/ortada/aşikâr olmak: The sound job of restoration that´s been döne here speaks for ıtself. Burada yapılan restorasyonun ne kadar iyi olduğu meydanda. İt speaks for ıtself. Ne menem bir şey olduğu belli
- suggest itself
- kendini göstermektedir
- works itself into a frenzy
- (deyim) Çılgına dönmek
- burn (itself) out
- yangın kendi kendine çıkmak
- by itself
- (yardım görmeden) kendi başına: That cat can open the window by itself. O kedi pencereyi kendi başına açabilir
- by itself
- kendiliğinden: The
- entwine itself around
- (bitki, yılan v.b.) (bir şeyin) etrafına dolanmak
- entwine itself around
- bir şeyin etrafına dolanmak
- in itself
- başlıbaşına
- in itself
- aslında
Yarışma aslında ne iyi ne de kötü.
- Competition is neither good nor evil in itself.
Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.
- Competitiveness is neither good nor bad in itself.
- in itself/in and of
- idam cezası tehlikesiyle karşı karşıya
- in itself/in and of
- özünde, kendisi, bizatihi: In itself it's not a problem. Kendi başına bir problem değil. in jeopardy of his life
- in itself/in and of
- hayatı tehlikede
- lend itself to
- (deyim) lend itself to sth. uymak,elverişli olmak
- lend itself to
- yaramak
- lend itself to
- elverişli olmak
- lend itself to
- uygun olmak
- pour itself
- akmak (akarsu)
- present itself
- (fırsat) olmak/çıkmak/düşmek
- sort itself out
- hallolmak
- sort itself out
- çözülmek
- spend itself
- fırtına hızını kaybetmek
- spend itself
- (fırtına) hızını kaybetmek
- thing in itself
- emin olmadan kabul edilen olgu
- thing in itself
- yalnız akıl ile algılanan şey
- turned back on itself
- devrik
- twine itself
- çöreklenmek
- twine itself
- kıvrılmak