تعريف itself في الإنجليزية التركية القاموس.
- (Felsefe) kendinde
Güzellik kendinde güzeldir.
- Beauty is beautiful in itself.
- kendi
Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.
- If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past.
Tarih kendini tekrarlar.
- History repeats itself.
- kendisi
Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.
- If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past.
Sadece Çince dilini değil ama aynı zamanda ülkenin kendisi hakkında da bir şeyler öğrendim.
- What I have learnt is not just the Chinese language, but something about the country itself as well.
- sadece
Tarih sadece kendini tekrarlıyor.
- History is merely repeating itself.
Sen sadece kapının önünde durmak zorundasın. O kendi kendine açılacak.
- You have only to stand in front of the door. It will open by itself.
- kendini
Uçak kendini fırtınanın merkezinde buldu.
- The airplane found itself in the eye of the storm.
Tarih kendini tekrarlar.
- History repeats itself.
- bizzat
- by itself
- kendi kendine
Deniz kendi kendine derinleşecek.
- The sea will turn deep by itself.
Makine kendi kendine çalışır.
- The machine works by itself.
- in and of itself
- özünde
- in itself
- başlı başına
- in itself
- özünde
- in itself
- bağımsız olarak
- in itself
- (Felsefe) kendinde
Güzellik kendinde güzeldir.
- Beauty is beautiful in itself.
- in itself
- bizatihi
- lend itself to
- -e uygun olmak
- lend itself to
- (deyim) uygun düşmek
- lend itself to
- -e elverişli olmak
- manifest itself
- kendini göstermek
- manifest itself
- kendini belli etmek
- thing in itself
- (Felsefe) kendinde şey
- thing in itself
- kendisi
- class for itself
- kendi için sınıf
- class in itself
- kendiliğinden sınıf
- have nothing to fear but fear itself
- Korkunun kendisi dışında korkulması gereken şeyi olmamak
- in itself/in and of itself
- özünde, kendisi, bizatihi: İn ıtself it´s not a problem. Kendi başına bir problem değil
- jerusalem itself
- kendisi Kudüs
- law unto itself
- (deyim) Başına buyruk, kural tanımaz
- of itself
- kendisi
- pay for itself
- Kendi masrafını çıkarmak
- reveal itself
- Kendini ortaya
- speak for itself/themselves
- (bir şeyin/şeylerin) ne olduğu meydanda/ortada/aşikâr olmak: The sound job of restoration that´s been döne here speaks for ıtself. Burada yapılan restorasyonun ne kadar iyi olduğu meydanda. İt speaks for ıtself. Ne menem bir şey olduğu belli
- suggest itself
- kendini göstermektedir
- works itself into a frenzy
- (deyim) Çılgına dönmek
- burn (itself) out
- yangın kendi kendine çıkmak
- by itself
- (yardım görmeden) kendi başına: That cat can open the window by itself. O kedi pencereyi kendi başına açabilir
- by itself
- kendiliğinden: The
- entwine itself around
- (bitki, yılan v.b.) (bir şeyin) etrafına dolanmak
- entwine itself around
- bir şeyin etrafına dolanmak
- in itself
- başlıbaşına
- in itself
- aslında
Yarışma aslında ne iyi ne de kötü.
- Competition is neither good nor evil in itself.
Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.
- Competitiveness is neither good nor bad in itself.
- in itself/in and of
- idam cezası tehlikesiyle karşı karşıya
- in itself/in and of
- özünde, kendisi, bizatihi: In itself it's not a problem. Kendi başına bir problem değil. in jeopardy of his life
- in itself/in and of
- hayatı tehlikede
- lend itself to
- (deyim) lend itself to sth. uymak,elverişli olmak
- lend itself to
- yaramak
- lend itself to
- elverişli olmak
- lend itself to
- uygun olmak
- pour itself
- akmak (akarsu)
- present itself
- (fırsat) olmak/çıkmak/düşmek
- sort itself out
- hallolmak
- sort itself out
- çözülmek
- spend itself
- fırtına hızını kaybetmek
- spend itself
- (fırtına) hızını kaybetmek
- thing in itself
- emin olmadan kabul edilen olgu
- thing in itself
- yalnız akıl ile algılanan şey
- turned back on itself
- devrik
- twine itself
- çöreklenmek
- twine itself
- kıvrılmak