itibara

listen to the pronunciation of itibara
التركية - الإنجليزية
respect to
(usually preceded by `with') relation of delimitation; "he inquired with respect to the address"
itibar
dignity
itibar
reputation

He cares a lot about his reputation. - İtibarına çok dikkat eder.

The scandal hurt the company's reputation. - Skandal şirketin itibarını zedeledi.

itibar
esteem

They held her in high esteem as their benefactor. - Onlar, hayırseverleri olarak onu yüksek itibarda tuttu.

Tom holds Mary in high esteem. - Tom Mary'yi yüksek itibarda tutuyor.

itibara almak
to consider
itibar
{i} credit

The boy is a credit to our school. - Oğlan okulumuz için bir itibar.

itibar
regard
itibar
{i} ascendency
itibar
(Hukuk) consideration

The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into. - Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.

itibar
weight
itibar
account
itibar
estimate
itibar
stature
itibar
status

As of January 2011, Jupiter has 50 named moons. 13 more have been discovered but not given official status or names. - Ocak 2011 itibariyle, Jüpiter'in 50 tane adlandırılmış uydusu vardır. 13 tane daha keşfedildi ama resmi statü veya isim verilmemiştir.

itibar
recognition
itibar
effective

The law will be effective from the 1st of April. - Yasa 1 Nisan'dan itibaren geçerli olacak.

itibar
goodwill
itibar
value
itibar
repute
itibar
honour
itibar
standing
itibar
effectiveness
itibar
eminency
itibar
estimation
itibar
authority
itibar
odour [Brit.]
itibar
com. credit
itibar
esteem, consideration, regard, honor
itibar
altitude
itibar
odor
itibar
esteem, prestige, eminence, regard, consideration; credit kredi
itibar
ascendancy
itibar
prestige

I tried to repair his damaged prestige. - Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.

itibar
importance
itibar
respectability
itibar
eminence
itibar
face

I don't want to lose face. - İtibarımı kaybetmek istemiyorum.

To lose face means to be humiliated. - İtibarını kaybetmek aşağılanmak anlamına gelir.

itibar
estate
itibar
ascendantent
itibar
tick

This ticket is only valid for two days after purchase. - Bu bilet satın alma tarihinden itibaren yalnızca iki gün geçerlidir.

itibar
stending
itibar
eminencecy
itibar
honor
itibar
{i} odour
leke düşüren (itibara vb)
defamatory
nazarı itibara almak
to regard (someone, something) as important
التركية - التركية

تعريف itibara في التركية التركية القاموس.

itibar
Saygı görme, değerli, güvenilir olma durumu, saygınlık, prestij: "Benim bir kuru itibardan başka neyim var bu dünyada kaybedecek?"- N. Cumalı
itibar
Saymaca
itibar
Saygınlık
itibar
Saygı görme, değerli, güvenilir olma durumu, saygınlık, prestij
itibar
Borç ödemede güvenilir olma durumu, kredi
îtibar
(Osmanlı Dönemi) ehemmiyet vermek; hürmet, riâyet ve hatırsamak, kulak asmak, ibret alıp uyanık olmak, birisini veya sözünü makbul farzetmek şeref, haysiyet, bir şeyin gerçek değil, kararlaştırılan değeri
İtibar
(Osmanlı Dönemi) AB
İtibar
(Osmanlı Dönemi) NAZAR
itibara
المفضلات