istikrarlı

listen to the pronunciation of istikrarlı
التركية - الإنجليزية
{s} consistent

Our company decided for consistent fees. - Şirketimiz istikrarlı ücretler için karar verdi.

{s} steady

The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady. - İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.

There was steady economic improvement. - İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.

(Hukuk) stable

You will be paid a stable base salary plus commissions on sale. - Size istikrarlı bir taban maaş artı satış komisyonu ödenecektir.

The Japanese yen is a stable currency. - Japon yeni istikrarlı bir para birimidir.

steady, stable, stabilized
stable, stabilized; settled; steady
strong

The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady. - İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.

He speaks English with a strong German accent. - O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur.

(Denizbilim) persistence
self consistent
istikrar
stability

The stability of Chinese economy is substantially overestimated. - Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.

Tom gave Mary the stability that she had never had. - Tom, Mary'ye şimdiye kadar sahip olmadığı istikrarı verdi.

istikrarlı gitmek
steady
istikrar
{i} steady

Jack and Betty have been going steady for a month. - Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.

There was steady economic improvement. - İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.

istikrar
uniformity
istikrar
lasting
istikrar
stabilisation
istikrar
constancy
istikrar
(Hukuk) stability, consistency
istikrar
becoming established in
istikrar
easiness
istikrar
permanency
istikrar
ballast
istikrar
permanence
istikrar
stableness
istikrar
stability, stabilization, steadiness
istikrar
steadiness
istikrar
becoming stabilized, stability; stabilization
istikrar
stabilization
istikrar
poise
istikrar
permanent
tıbbi olarak istikrarlı
(Tıp) medically stable
التركية - التركية
İstikrarı olan, dengeli, kararlı
İSTİKRAR
(Hukuk) Kararlılık

Kararlılıkla her şeyi başarırız. - İstikrarla her şeye muvaffak oluruz.

Bu mücadele kararlılıkla devam edecek. - Bu mücadele istikrarla sürecek.

istikrar
(Osmanlı Dönemi) karar ve sebat üzere olmak, karar kılmak, sâkin olmak, yerleşmek
istikrar
Denge. Ödemeler dengesinde, istihdamda düzen
istikrar
Denge
istikrar
Aynı kararda, biçimde sürme, kararlılık
istikrar
Yerleşme, oturma
istikrar
Ödemeler dengesinde, istihdamda düzen
istikrar
Aynı kararda, biçimde sürme, kararlılık: "Devletini, sağlam bir iman ve istikrar müessesesi olarak teşkilatlandırmıştır."- S. Ayverdi
İSTİKRAR
(Osmanlı Dönemi) Karar ve sebat üzere olmak. Karar kılma. Sâkin olmak. Yerleşmek
İstikrar
stabilizasyon
istikrarlı
المفضلات