istikâmet

listen to the pronunciation of istikâmet
التركية - الإنجليزية
{i} direction

Tom gave Mary directions to his house. - Tom Mary'ye evine giden istikametleri verdi.

John is walking in the direction of the station. - John istasyon istikametinde yürüyor.

direction yön, doğrultu
destination
(a) direction
integrity, uprightness
integrity
(Havacılık) heading
tide
istikamet tekeri
idler
istikamet tekeri
track idler
istikamet tekerleği
steering wheel
istikamet vermek
1. to direct, assign a direction to. 2. to give guidance to
(ADF) istikametsiz bıykın / otomatik istikamet bulucusu (radyo kompa)istasyonu
(Askeri) nondirectional beacon
atış hattı istikamet açısı
(Askeri) azimuth of fire
pusula istikamet açısı
(Askeri) compass azimuth
التركية - التركية
Doğrultu, yön
(Osmanlı Dönemi) doğruluk, nâmuslu hareket; yön, cihet
İSTİKAMET
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyin bir tarafa doğru olarak uzanması
İSTİKAMET
(Osmanlı Dönemi) Allah'a kulluk etmek
İSTİKAMET
(Osmanlı Dönemi) Hatt-ı hareketi doğru olmak. Doğruluk, nâmuslu hareket. Her işte itidal üzere bulunmak. Adâletten, doğruluktan ayrılmayıp, diyânet ve akıl içinde yürümek
İSTİKAMET
(Osmanlı Dönemi) Yön, cihet
İstikâmet
(Osmanlı Dönemi) NEHEC
istikâmet
المفضلات