تعريف irons في الإنجليزية التركية القاموس.
- zincir
- pranga
- metal destek/pranga/ütü
- iron ütülen/ütüle
- (isim) pranga
- iron
- ütü
Tom elbiselerini ütüledi.
- Tom ironed his clothes.
Bu kumaş iyi ütülenir.
- This cloth irons well.
- iron
- {f} ütülemek
Onların işi giysileri ütülemek.
- Their job is to iron clothes.
Tüm gömleklerinizi ütülemek birkaç saatimi aldı.
- It took me several hours to iron all your shirts.
- iron
- {i} demir
Altın demirden daha ağırdır.
- Gold's heavier than iron.
Demir yararlı bir metaldir.
- Iron is a useful metal.
- iron
- demir (simgesi fe)
- iron
- kelepçelemek
- iron
- söz
- iron
- ütü yapmak
- iron
- mangır
- iron
- kuvvetli
- iron
- para
- iron
- {f} ütüle
Gömleğin ütülenmesi gerekiyor.
- The shirt needs ironing.
Tom elbiselerini ütüledi.
- Tom ironed his clothes.
- iron
- güçlü
Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.
- This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
- have many irons in the fire
- k. dili kırk tarakta bezi olmak
- two irons in the fire
- Yangın iki ütüler
- climbing irons
- {i} tırmanma demiri
- climbing irons
- {i} krampon
- curling irons
- saç maşası
- have many irons in the
- {k} kırk tarakta bezi olmak
- have too many irons in the fire
- (deyim) kirk tarakta bezi olmak (ayni zamanda cok isle meskul olmak)
- in irons
- zincire vurulmuş; eli kelepçeli
- iron
- {s} demirden yapılmış
Bu kupa demirden yapılmıştır.
- This mug is made of iron.
Bizim çit demirden yapılmıştır.
- Our fence is made of iron.
- iron
- maden üçlü golf sopası
- iron
- {s} sıkı
Tom'un Mary'nin cinayet gecesi için sıkı bir mazereti var.
- Tom has an ironclad alibi for the night of Mary's murder.
- iron
- {i} golf sopası
- iron
- demir gibi
- iron
- merhametsiz
- iron
- demir şurubu
- iron
- zalim
- iron
- {i} zincir
- iron
- {f} zincire vurmak
- iron
- {i} maden uçlu golf sopası
- iron
- sabit
- iron
- {f} prangalamak
- iron
- {f} demir kaplamak
- iron
- {s} sapasağlam
- iron
- kuv
- iron
- (Tıp) Demir, Fe sembolü ile bilinen, atom no: 26 ve atom ağırlığı: 55.85 olan kimyasal element
- iron
- {s} turp gibi
- iron
- katı yürekli
- iron
- {i} güç
Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.
- This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
- iron
- (Nükleer Bilimler) (Fe) demir
- iron
- {s} sert
Demir altından daha serttir.
- Iron is harder than gold.
- iron
- Iron Age Demir Devri ironbound demirle takvive edilmiş
- shackles
- {i} engel
- shackles
- {i} pranga
Tom'un ayak bileklerinde prangalar vardı.
- There were shackles around Tom's ankles.
- shackles
- {i} zincir