O, beni davet etmek için yeterince nazikti.
- He was kind enough to invite me.
Sizi partiye davet etmek istiyorum.
- I'd like to invite you to the party.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
- I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
Wearing that skimpy dress, you are bound to invite attention.
... invites tomorrow morning. ...
... to be something that invites comparisons to all the other computers in the world. ...