Bir banka bize faizle ödünç para verir.
- A bank lends us money at interest.
Kredinin %8 faizi vardır.
- The loan bears an 8% interest.
O bana ilginç görünüyor.
- It seems interesting to me.
Çok ilginç yerler biliyorsun, değil mi?
- You know many interesting places, don't you?
Dünya'ya en yakın benzemede Mars hepsinden en ilgi çekici olanı.
- Mars is all the more interesting for its close resemblance to our Earth.
Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici.
- The magazine you lent me is very interesting.
Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- I had an interesting conversation with my neighbor.
O bana ilginç görünüyor.
- It seems interesting to me.
O, onun eylemlerinin kendi çıkarlarına karşı çalıştığını anlamıyor.
- He doesn't understand that his actions work against his own interests.
Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
- Find mutual interests, and you will get along with each other.
Tom Amerika'daki birçok insanın niçin beyzbolun futboldan daha ilginç olduğunu düşündüklerini merak etti.
- Tom wondered why many people in America think that baseball is more interesting to watch than soccer.
Piotr futbola meraklıdır.
- Piotr is interested in soccer.
Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
- Tom brought up an interesting point during the meeting.
Bu ilginç ama önemli değil.
- That's interesting, but not important.
Üreme benim ilgimi çekmiyor.
- Procreation does not interest me.
Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.
- Every one of us is more or less interested in art.
O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
- He's interested in many things.
Biz barış yararına çalışıyoruz.
- We are working in the interest of peace.
Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?
- Are you sure this is in Tom's best interest?
Bu tip insan, ilgi çekici değildir.
- This type of person isn't interesting.
Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
- I realized that what I had chosen didn't really interest me.
Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.
- Marriage isn't a subject that interests young people.
Bir sürü insan arabaları ilginç buluyor fakat ben onların hiç biriyle ilgilenmiyorum.
- A lot of folks find cars interesting, but I'm not interested in them at all.
O, şu anda ilginç bulduğu her şeyle ilgilenir.
- He goes in for whatever he finds interesting at the moment.
Şirkette %50'lik bir hisseye sahibiz.
- We have a 50% interest in the company.
Onun, şirkette yüzde 10'luk bir hissesi var.
- She has a 10 percent interest in the company.
Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- Tom has a wide range of interests.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
İlginç bir kişi olmak için aklınızı beslemek ve egzersiz yaptırmak zorundasınız.
- To be an interesting person you have to feed and exercise your mind.
Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.
- I find her opinions odd but interesting.
Tom'un görüşünün ne olduğunu bilmek isterdim.
- I'd be interested to know what Tom's opinion is.
Gruplar ya küçük bir toplulukla ya da tüm dünya ile bir ilgi paylaşmak için iyi bir yoldur.
- Groups are a good way to share an interest with either a small community or the whole world.
Biz değerleri ve çıkarları paylaştık.
- We have shared values and interests.
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
- We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
Dünya'ya en yakın benzemede Mars hepsinden en ilgi çekici olanı.
- Mars is all the more interesting for its close resemblance to our Earth.
Neden cümleler? ... diye sorabilirsiniz. Güzel, çünkü cümleler daha ilgi çekicidir.
- Why sentences? …you may ask. Well, because sentences are more interesting.
Kitabı çok enteresan buldum.
- I found the book very interesting.
Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
- You know many interesting places, don't you?
Our bank offers borrowers an annual interest of 5%.
I have business interests in South Africa.
He has a lot of interest in vintage cars.
... interestingly ...