Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur.
- It is difficult to peg the direction of interest deregulation.
Bir banka bize faizle ödünç para verir.
- A bank lends us money at interest.
Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- I had an interesting conversation with my neighbor.
Onun politikaya ilgisi yok.
- He has no interest in politics.
Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.
- They had been working together for common interests.
Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
- Find mutual interests, and you will get along with each other.
Piotr futbola meraklıdır.
- Piotr is interested in soccer.
Ania bilgisayarlara meraklıdır.
- Ania is interested in computers.
Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
- Tom brought up an interesting point during the meeting.
Bu ilginç ama önemli değil.
- That's interesting, but not important.
Üreme benim ilgimi çekmiyor.
- Procreation does not interest me.
Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
- He is very much interested in Japanese history.
Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.
- Every one of us is more or less interested in art.
Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?
- Are you sure this is in Tom's best interest?
Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.
- It's in your best interest to testify against Sami.
Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.
- Marriage isn't a subject that interests young people.
Onun nerede yaşadığı bizi ilgilendirmiyor.
- Where he will live doesn't interest us.
Şirkette %50'lik bir hisseye sahibiz.
- We have a 50% interest in the company.
Hissede büyük kârlar var.
- There are huge interests at stake.
Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- Tom has a wide range of interests.
İlginiz için teşekkür ederim.
- Thank you for your interest.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.
- I find her opinions odd but interesting.
Tom'un görüşünün ne olduğunu bilmek isterdim.
- I'd be interested to know what Tom's opinion is.
Ortak çıkarları paylaşıyor musunuz?
- Do you share common interests?
Biz değerleri ve çıkarları paylaştık.
- We have shared values and interests.
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
- We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
Our bank offers borrowers an annual interest of 5%.
I have business interests in South Africa.
He has a lot of interest in vintage cars.
... where it is not in your best interest to go to, for example, ...
... the public interest to provide a safer ...