Onun politikaya ilgisi yok.
- He has no interest in politics.
O bana ilginç görünüyor.
- It seems interesting to me.
Bir banka bize faizle ödünç para verir.
- A bank lends us money at interest.
Düşen faiz oranları otomobil pazarını canlandırdı.
- Falling interest rates have stimulated the automobile market.
Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
- Find mutual interests, and you will get along with each other.
İnsanlığın çıkarları için çalışmalısın.
- You should work in the interests of humanity.
Magdalena coğrafyaya meraklıdır.
- Magdalena is interested in geography.
Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
- My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
- Tom brought up an interesting point during the meeting.
Bu ilginç ama önemli değil.
- That's interesting, but not important.
Üreme benim ilgimi çekmiyor.
- Procreation does not interest me.
Sizi ilgilendiren herhangi bir kitap okuyabilirsiniz.
- You can read any book that interests you.
Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.
- Marriage isn't a subject that interests young people.
Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?
- Are you sure this is in Tom's best interest?
Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.
- This book isn't just interesting, but also useful.
Biz şirkette çoğunluk hissesine sahibiz.
- We have a majority interest in the company.
Şirkette %50'lik bir hisseye sahibiz.
- We have a 50% interest in the company.
İlginiz için teşekkür ederim.
- Thank you for your interest.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
Görüşünü duymaya hepimiz ilgi duyardık.
- We'd all be interested in hearing your opinion.
Tom'un görüşünün ne olduğunu bilmek isterdim.
- I'd be interested to know what Tom's opinion is.
Ortak çıkarları paylaşıyor musunuz?
- Do you share common interests?
Gruplar ya küçük bir toplulukla ya da tüm dünya ile bir ilgi paylaşmak için iyi bir yoldur.
- Groups are a good way to share an interest with either a small community or the whole world.
Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
- We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
- He is very much interested in Japanese history.
O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
- He's interested in many things.
Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- Tom has a wide range of interests.
Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- I had an interesting conversation with my neighbor.
O bana ilginç görünüyor.
- It seems interesting to me.
O iş, çok ilgi çekici değildi. Ancak, ücreti iyiydi.
- That job wasn't very interesting. However, the pay was good.
Dünya'ya en yakın benzemede Mars hepsinden en ilgi çekici olanı.
- Mars is all the more interesting for its close resemblance to our Earth.
O, ilgili görünmüyordu.
- She didn't seem interested.
O, müzikle çok ilgilidir.
- She's very interested in music.
Magdalena coğrafyaya meraklıdır.
- Magdalena is interested in geography.
Piotr futbola meraklıdır.
- Piotr is interested in soccer.
Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.
- Every one of us is more or less interested in art.
Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
- He is very much interested in Japanese history.
Bu tip insan, ilgi çekici değildir.
- This type of person isn't interesting.
Ben Esperanto öğrenmek istedim, çünkü beni çok ilgilendiriyordu.
- I wanted to learn Esperanto, because it interested me very much.
Seni ilgilendiren bir şey var mı?
- Is there something that interested you?
Bir sürü insan arabaları ilginç buluyor fakat ben onların hiç biriyle ilgilenmiyorum.
- A lot of folks find cars interesting, but I'm not interested in them at all.
O, şu anda ilginç bulduğu her şeyle ilgilenir.
- He goes in for whatever he finds interesting at the moment.
Bu kitabı çok ilginç buldum.
- I found this book very interesting.
Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- I had an interesting conversation with my neighbor.
Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici.
- The magazine you lent me is very interesting.
O iş, çok ilgi çekici değildi. Ancak, ücreti iyiydi.
- That job wasn't very interesting. However, the pay was good.
İskoç Galcesi çok enteresan, değil mi?
- Scottish Gaelic is very interesting, isn’t it?
Bu kitabı çok enteresan buldum.
- I found this book very interesting.
Our bank offers borrowers an annual interest of 5%.
I have business interests in South Africa.
He has a lot of interest in vintage cars.
It might interest you to learn that others have already tried that approach.
... have that interest. So you should never be worried about ...
... Now, Governor Romney and I do share a deep interest in encouraging small-business growth. ...