Onun politikaya ilgisi yok.
- He has no interest in politics.
Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- I had an interesting conversation with my neighbor.
Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.
- The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur.
- It is difficult to peg the direction of interest deregulation.
Onlar ortak çıkarları tarafından birbirine bağlıdır.
- They are bound together by common interests.
İnsanlığın çıkarları için çalışmalısın.
- You should work in the interests of humanity.
Piotr futbola meraklıdır.
- Piotr is interested in soccer.
Magdalena coğrafyaya meraklıdır.
- Magdalena is interested in geography.
Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
- Tom brought up an interesting point during the meeting.
Bu ilginç ama önemli değil.
- That's interesting, but not important.
Üreme benim ilgimi çekmiyor.
- Procreation does not interest me.
Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
- I realized that what I had chosen didn't really interest me.
Onun nerede yaşadığı bizi ilgilendirmiyor.
- Where he will live doesn't interest us.
Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?
- Are you sure this is in Tom's best interest?
Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.
- This book isn't just interesting, but also useful.
Tom bu şirkette yüzde otuzluk bir hisseye sahip.
- Tom has a thirty percent interest in the company.
Biz şirkette çoğunluk hissesine sahibiz.
- We have a majority interest in the company.
Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.
- They had been working together for common interests.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
Görüşünü duymaya hepimiz ilgi duyardık.
- We'd all be interested in hearing your opinion.
Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.
- I find her opinions odd but interesting.
Gruplar ya küçük bir toplulukla ya da tüm dünya ile bir ilgi paylaşmak için iyi bir yoldur.
- Groups are a good way to share an interest with either a small community or the whole world.
Ortak çıkarları paylaşıyor musunuz?
- Do you share common interests?
Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
- We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.
- Every one of us is more or less interested in art.
O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
- He's interested in many things.
Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- Tom has a wide range of interests.
Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- I had an interesting conversation with my neighbor.
Bu kitabı çok ilginç buldum.
- I found this book very interesting.
Dünya'ya en yakın benzemede Mars hepsinden en ilgi çekici olanı.
- Mars is all the more interesting for its close resemblance to our Earth.
Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici.
- The magazine you lent me is very interesting.
O, ilgili görünmüyordu.
- She didn't seem interested.
O, müzikle çok ilgilidir.
- She's very interested in music.
Her zaman onun makalesini okumaya meraklıyım.
- I'm always interested in reading his column.
Magdalena coğrafyaya meraklıdır.
- Magdalena is interested in geography.
O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
- He's interested in many things.
Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
- He is very much interested in Japanese history.
Bu tip insan, ilgi çekici değildir.
- This type of person isn't interesting.
Ben Esperanto öğrenmek istedim, çünkü beni çok ilgilendiriyordu.
- I wanted to learn Esperanto, because it interested me very much.
Seni ilgilendiren bir şey var mı?
- Is there something that interested you?
Bir sürü insan arabaları ilginç buluyor fakat ben onların hiç biriyle ilgilenmiyorum.
- A lot of folks find cars interesting, but I'm not interested in them at all.
O, şu anda ilginç bulduğu her şeyle ilgilenir.
- He goes in for whatever he finds interesting at the moment.
Bu kitabı çok ilginç buldum.
- I found this book very interesting.
Onun politikaya ilgisi yok.
- He has no interest in politics.
Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici.
- The magazine you lent me is very interesting.
Dünya'ya en yakın benzemede Mars hepsinden en ilgi çekici olanı.
- Mars is all the more interesting for its close resemblance to our Earth.
Kitabı çok enteresan buldum.
- I found the book very interesting.
Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
- You know many interesting places, don't you?
Our bank offers borrowers an annual interest of 5%.
I have business interests in South Africa.
He has a lot of interest in vintage cars.
It might interest you to learn that others have already tried that approach.
... is always in your best interest. ...
... Now, Governor Romney and I do share a deep interest in encouraging small-business growth. ...