Onun politikaya ilgisi yok.
- He has no interest in politics.
O bana ilginç görünüyor.
- It seems interesting to me.
Kredinin %8 faizi vardır.
- The loan bears an 8% interest.
Bir banka bize faizle ödünç para verir.
- A bank lends us money at interest.
Onlar ortak çıkarları tarafından birbirine bağlıdır.
- They are bound together by common interests.
O, onun eylemlerinin kendi çıkarlarına karşı çalıştığını anlamıyor.
- He doesn't understand that his actions work against his own interests.
Ania bilgisayarlara meraklıdır.
- Ania is interested in computers.
Tom Amerika'daki birçok insanın niçin beyzbolun futboldan daha ilginç olduğunu düşündüklerini merak etti.
- Tom wondered why many people in America think that baseball is more interesting to watch than soccer.
Bu ilginç ama önemli değil.
- That's interesting, but not important.
Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
- Tom brought up an interesting point during the meeting.
Üreme benim ilgimi çekmiyor.
- Procreation does not interest me.
Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
- I realized that what I had chosen didn't really interest me.
Seni ilgilendirebilecek bir şeyim var.
- I have something that might interest you.
Biz barış yararına çalışıyoruz.
- We are working in the interest of peace.
Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.
- It's in your best interest to testify against Sami.
Hissede büyük kârlar var.
- There are huge interests at stake.
Şirkette %50'lik bir hisseye sahibiz.
- We have a 50% interest in the company.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
İlginç bir kişi olmak için aklınızı beslemek ve egzersiz yaptırmak zorundasınız.
- To be an interesting person you have to feed and exercise your mind.
Sadece senin dar görüşlü fikirlerin ilginç.
- Only your narrow-minded ideas are interesting.
Tom'un görüşünün ne olduğunu bilmek isterdim.
- I'd be interested to know what Tom's opinion is.
Gruplar ya küçük bir toplulukla ya da tüm dünya ile bir ilgi paylaşmak için iyi bir yoldur.
- Groups are a good way to share an interest with either a small community or the whole world.
Ortak çıkarları paylaşıyor musunuz?
- Do you share common interests?
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
- We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
- He's interested in many things.
Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.
- Every one of us is more or less interested in art.
Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- Tom has a wide range of interests.
O bana ilginç görünüyor.
- It seems interesting to me.
Bu kitabı çok ilginç buldum.
- I found this book very interesting.
O iş, çok ilgi çekici değildi. Ancak, ücreti iyiydi.
- That job wasn't very interesting. However, the pay was good.
Bu kitap ilgi çekicidir,üstelik çok eğitici.
- This book is interesting and, what is more, very instructive.
Tom Amerikan tarihi ile çok ilgili.
- Tom is very interested in American history.
Ben sanatla yürekten ilgiliyim.
- I am deeply interested in art.
Magdalena coğrafyaya meraklıdır.
- Magdalena is interested in geography.
Ania bilgisayarlara meraklıdır.
- Ania is interested in computers.
O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
- He's interested in many things.
Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.
- Every one of us is more or less interested in art.
Bu tip insan, ilgi çekici değildir.
- This type of person isn't interesting.
Seni ilgilendiren bir şey var mı?
- Is there something that interested you?
Ben Esperanto öğrenmek istedim, çünkü beni çok ilgilendiriyordu.
- I wanted to learn Esperanto, because it interested me very much.
Bir sürü insan arabaları ilginç buluyor fakat ben onların hiç biriyle ilgilenmiyorum.
- A lot of folks find cars interesting, but I'm not interested in them at all.
O, şu anda ilginç bulduğu her şeyle ilgilenir.
- He goes in for whatever he finds interesting at the moment.
Bu kitabı çok ilginç buldum.
- I found this book very interesting.
Onun politikaya ilgisi yok.
- He has no interest in politics.
Neden cümleler? ... diye sorabilirsiniz. Güzel, çünkü cümleler daha ilgi çekicidir.
- Why sentences? …you may ask. Well, because sentences are more interesting.
Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici.
- The magazine you lent me is very interesting.
Kitabı çok enteresan buldum.
- I found the book very interesting.
İskoç Galcesi çok enteresan, değil mi?
- Scottish Gaelic is very interesting, isn’t it?
Our bank offers borrowers an annual interest of 5%.
I have business interests in South Africa.
He has a lot of interest in vintage cars.
It might interest you to learn that others have already tried that approach.
... an interest in her, that her friends have an interest in her. That's what it means to ...
... anybody making $200,000.00 per year and less, on your interest, dividends and capital gains. ...