Adam onu öldürmek niyeti ile ona saldırdı.
- The man attacked her with the intention of killing her.
İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Tom'un maksatları oldukça açıktı.
- Tom's intentions were quite clear.
Onun maksatları belirsizdi.
- His intentions were unclear.
Onların amaçları açıktır.
- Their intentions are obvious.
Amaçlarını bilmem gerekiyor.
- I need to know your intentions.
Tom yapmak istemediği bir şey yapmaya niyetli değildi.
- Tom had no intention of doing anything he didn't want to do.
Fransızca öğrenmeye niyetli.
- She is intent on mastering French.
Tom dikkatle dinliyor.
- Tom is listening intently.
Kuşları dikkatle ve sevinçle izledi.
- She watched the birds intently and joyfully.
Onun kasıtlı olmadığına eminim.
- I'm sure that wasn't intentional.
Evet, bunu kasıtlı yaptım.
- Yes, I did this intentionally.
Para kazanmayla o kadar meşguldü ki başka bir şey düşünecek vakti yoktu
- He was so intent on money-making that he had no time to think of anything else.
O, otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.
- She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Tom onu kasten yapmadı.
- Tom didn't do that intentionally.
Onu kasten yapmayacağını biliyorum.
- I know you'd never do that intentionally.
Evet, bunu kasıtlı yaptım.
- Yes, I did this intentionally.
Tom bu hatayı kasıtlı olarak yaptı.
- Tom made this mistake intentionally.
Onun maksatları belirsizdi.
- His intentions were unclear.
Tom'un maksatları oldukça açıktı.
- Tom's intentions were quite clear.
Amaçlarını bilmem gerekiyor.
- I need to know your intentions.
Onların amaçları açıktır.
- Their intentions are obvious.
Tom bu hatayı kasıtlı olarak yaptı.
- Tom made this mistake intentionally.
Onun hatası kasıtlıydı.
- His mistake was intentional.
Mary'nin gerçek planları ne?
- What are Mary's true intentions?
Tom'un güzel planları var.
- Tom has good intentions.
Bilerek beni şaşırtmaya mı çalışıyorsun?
- Are you intentionally trying to confuse me?
Bu sayfa bilerek boş bırakılmıştır.
- This page has been intentionally left blank.
Kuşları dikkatle ve sevinçle izledi.
- She watched the birds intently and joyfully.
Tom'dan başka herkes dikkatle dinledi.
- Everyone but Tom listened intently.
Sen onu kasıtlı olarak mı yaptın?
- Did you do that intentionally?
O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.
- He broke the window intentionally.
Onun niyetlerinin ne olduğunu anlamıyorum.
- I don't understand what his intentions are.
Yazarın gerçek niyetini bilmek için yazının gerçek anlamını bulmalısınız.
- You have to read between the lines to know the true intention of the author.
Tom bu hatayı kasıtlı olarak yaptı.
- Tom made this mistake intentionally.
Evet, bunu kasıtlı yaptım.
- Yes, I did this intentionally.
Fadıl'ın Leyla'yla evlenme niyeti yok.
- Fadil has no intentions of marrying Layla.
O evlenme niyetini açıkladı.
- He disclosed his intentions.
cold in those inner parts, cold belly, and hot liver, causeth crudity, and intention proceeds from perturbations .
The intention of this legislation is to boost the economy.
... The intent was good. ...