Yumi yoğun biçimde İngilizce çalışıyor.
- Yumi is studying English intensively.
Daha yoğun ve etkili çalışmamız gerekiyor.
- We need to work more intensively and effectively.
Kedi büyük, yuvarlak, mavi gözleriyle yoğun olarak ona baktı.
- The cat looked intensively at him with her big, round, blue eyes.
Öğretmen ve öğrenci arasındaki yoğun iletişim etkili öğretim için anahtardır.
- Intensive communication between teacher and student is the key to effective teaching.
Ben kısa bir süre için daha yoğun egzersiz yapmaya başladım.
- I've started exercising more intensively for a shorter amount of time.
Secondly, I continue to base my concepts on intensive study of a limited suite of collections, rather than superficial study of every packet that comes to hand.
I took a 3-day intensive course in finance.