تعريف intended في الإنجليزية التركية القاموس.
- {s} müstakbel
- {s} istenilen
Onun istenilenden çok farklı bir etkisi vardı.
- It had an effect very different from the one intended.
- planlanmış
- {s} tasarlanmış
Bu Tarih ders kitabı lise öğrencileri için tasarlanmış.
- This History textbook is intended for High school students.
Çocuklar için tasarlanmış kitap yetişkinleri eğlendiriyor.
- Intended for children, the book entertains grown-ups.
- {s} yönelik
Bu ders kitabı yabancı öğrencilere yöneliktir.
- This textbook is intended for foreign students.
Genç insanlara yönelik kitaplar iyi satacaktır.
- Books intended for young people will sell well.
- nişanlı (erkek veya kız)
- {f} planla
O geçen sene Napoli'yi ziyaret etmeyi planlamıştı.
- He intended to have visited Naples last year.
İşler planlandığı gibi gitmedi.
- Things did not go as intended.
- amaçlanmış
- planlanan
- {f} planla: adj.planlana
- {s} kasti
- {s} kasıtlı
- {f} niyet et: adj.niyet edilen
- {s} nişanlı
- x niyet et/kastet/tasarla
- intend
- niyet etmek
- intended bride
- müstakbel gelin
- intended citizensip
- istenen vatandaşlık
- intended citizensip
- müstakbel vatandaşlık
- intended citizensip
- amaçlanan vatadaşlık
- intended crime
- (Kanun) kasdolunan suç
- intended for informing
- bilgilendirme amaçlı
- intended population
- (Ticaret) hedef kitle
- intended purpose
- (Ticaret) beyan edilen amaç
- intended scope of business
- (Ticaret) tasarlanan iş kapsamı
- intended use
- kullanım amacı
- intended consequence
- planlanmış sonuç
- intended recipient
- Alıcı amaçlanan
- intended for
- hedefli
- intended for
- yönelik
Genç insanlara yönelik kitaplar iyi satacaktır.
- Books intended for young people will sell well.
Bu ders kitabı yabancı öğrencilere yöneliktir.
- This textbook is intended for foreign students.
- intended track
- (Askeri) tasarlanmış yol
- intended track
- (Askeri) TASARLANMIŞ YOL, PLANLANMIŞ YOL: Bir uçağın, arz üzerinde, itimat sathında rotaya saat yelkovanı dönüşü istikametinde, derece olarak ölçülen, tasarlanmış uçuş yolu
- intended track
- (Askeri) planlanmış yol
- intend
- {f} niyetlenmek
- intend
- kastetmek
- intend
- {f} kastetmek, demek istemek: That's not what she intended to say. Demek istediği o değil
- intend
- tasarlamak
- intend
- {f} amaçlamak
Mary en fazla iki çocuk doğurmayı amaçlamaktadır.
- Mary intends not to give birth to more than two children.
- intend
- düşünmek
- intend
- {f} istemek
Mary en fazla iki çocuk doğurmayı istemektedir.
- Mary intends not to give birth to more than two children.
- intend
- planlamak
- be intended for
- için olmak
- be intended for
- için amaçlanmak
- intend
- kararlı olmak
- intend
- niyetinde olmak
- intended for
- yönelik olarak
- intend
- niyet et
Ben oraya gitmek için niyet etmiştim.
- I had intended to go there.
Onunla gitmeye niyet ettim.
- I intended to go with him.
- intend
- (...için) olmak
- be intended
- amaçlanan olmak
- following the intended route
- amaçlanan rotayı takip
- no pun intended
- hayır cinas tasarlamak
- was going to, just intended to
- sadece amacıyla gidiyordu
- ıntended
- yönelik
Genç insanlara yönelik kitaplar iyi satacaktır.
- Books intended for young people will sell well.
Bu ders kitabı yabancı öğrencilere yöneliktir.
- This textbook is intended for foreign students.
- be intended for
- için amaçlanmak, için olmak: This book is intended for children. Bu kitap çocuklar için yazılmış
- intend
- {f} seçmek
- intend
- kasdetmek
- intend
- intended dili nişanlı
- intend
- {f} azmetmek
- intend
- niyet et,v.planla: n.eğilim
- intend
- {f} niyeti olmak
- intend
- x niyet et/kastet/tasarla
- intend
- {f} niyetinde olmak, niyetlenmek; kararlı olmak: I
- intend
- {f} hedeflemek
- my intended husband
- müstakbel kocam
- my intended wife
- müstakbel karım
- no disparagement intended
- küçümseme amacı ile değil