Çıplak yoga gittikçe daha popüler hale geliyor.
- Naked yoga is becoming increasingly popular.
Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
- Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
O, giderek daha çok kaygılanıyordu.
- He was getting increasingly anxious.
Artan bir şekilde yardımına ihtiyacım var.
- I increasingly need your help.
Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.
- Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated.
Avrupa'da bir kamusal alan eksikliği giderek şiddetle hissedilmektedir.
- The lack of a public sphere in Europe is being felt increasingly keenly.
Tom arkadaş çevresinden gitgide soyutlanmıştı.
- Tom was increasingly isolated of his circle of friends.
Bu, pazar payımızı artırmak için büyük bir fırsat.
- This is a great opportunity to increase our market share.
Bu makale, kelime hazinesini artırmak isteyenler için öneriler içerir.
- This article contains tips for those who are eager to increase their vocabulary.
Arabaların sayısı artmakta.
- The number of cars is on the increase.
Trafik kazalarının sayısı artmaktadır.
- There has been an increase in the number of traffic accidents.
Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
- This company uses cheap labor to increase its profit margins.
Fiyatı arttırmak isterim.
- I would like to increase the price.
Nüfus artışı ciddi bir sorundur.
- The increase of the population is a serious problem.
İşsizlikteki bu artış, durgunluğun bir sonucudur.
- This increase in unemployment is a consequence of the recession.
Yurtdışına giden öğrencilerin sayısı artmaktadır.
- The number of students going abroad is on the increase.
Trafik kazalarının sayısı artmaktadır.
- There has been an increase in the number of traffic accidents.
Kârlarımızı yükseltmek için ne yapabiliriz?
- What can we do to increase our profits?
Onlar Tom'un dozajını arttırdılar.
- They've increased Tom's dosage.
Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
- This company uses cheap labor to increase its profit margins.
İthalatın ani yükselişine şaşırdık.
- We were surprised by a sudden increase in imports.
Günümüzde Avrupa ülkelerinin çoğunluğu sosyal demokratlar tarafından yönetilir ama aşırı sağda gözle görülür bir yükseliş var.
- Nowadays, the majority of European countries is ruled by social democrats, but there is a noticeable increase of right-wing extremism.
Dünya nüfusu yükselme eğilimindedir.
- The world's population tends to increase.
Trafik kazalarının sayısı artmaktadır.
- There has been an increase in the number of traffic accidents.
Arabaların sayısı artmakta.
- The number of cars is on the increase.
Son zamanlarda bu ürün için talep arzdan daha hızlı artmıştır.
- Recently the demand for this product has increased faster than the supply.
Zaman geçerken bilgelik artar.
- As time passes, wisdom increases.
Yaşamın maliyetini büyük ölçüde artırmıştır.
- The cost of life increased drastically.
O, maaşının artırılmasını talep etti.
- He demanded that his salary be increased.
Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar.
- Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.
I need your help more and more.
- I increasingly need your help.
... And I think increasingly, that's the ...
... Because search is increasingly looking like a ...