incitme

listen to the pronunciation of incitme
التركية - الإنجليزية
injury
hurting, hurt
offending, offense
strain; sprain
offense
offence
strain
{i} laceration
incitmek
injure
incitmek
hurt

I don't want to hurt Tom again. - Tom'u yeniden incitmek istemiyorum.

We were afraid that we might hurt his feelings. - Biz onun duygularını incitmekten korktuk.

incitmek
to hurt, to injure, to strain; to offend, to hurt, to cut, to pique, to tread on sb's corns, to tread on sb's toes
incitmek
{f} offend

I didn't mean to offend you. - Seni incitmek istemedim.

I never had any reason to offend Tom. - Tom'u incitmek için herhangi bir nedenim yoktu.

incitmek
{f} touch
incitmek
{f} harm

Are you aware of anyone who would want to harm Tom? - Tom'u incitmek isteyecek birinin farkında mısın?

I never wanted to harm you. - Seni asla incitmek istemedim.

incitmek
vex
incitmek
give offense
incitmek
wring
incitmek
bruise
incitmek
abuse
incit
mortify
incit
{f} aggrieved
incit
{f} mortifying
incit
offend

I apologize if I offended you. - Seni incittiysem özür dilerim.

I didn't mean to offend you. - Seni incitmek istemedim.

incit
{f} mortified
incit
{f} offended

I apologize if I offended you. - Seni incittiysem özür dilerim.

He apologized for having offended her. - Onu incittiği için özür diledi.

incit
aggrieve
incitmek
pique
incitmek
cut
incitmek
tread on sb's toes
incitmek
aggrieve
incit
{f} injured

Tom injured his back playing tennis. - Tom tenis oynarken sırtını incitti.

She injured herself while dancing. - Dans ederken kendini incitti.

incit
injure

I feared they might injure themselves. - Kendilerini incitebileceklerinden korktum.

She injured herself while dancing. - Dans ederken kendini incitti.

incitmek
scarify
incitmek
deeply hurt
incit
(Biyoloji) hurt

We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry. - Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.

He hurt his arm lifting so much weight. - Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.

incitmek
scathe
incitmek
strain
incitmek
to hurt, injure; to strain
incitmek
rive
incitmek
cut up
incitmek
hurt deeply
incitmek
sprain
incitmek
sting
incitmek
mortify
incitmek
gall
incitmek
wound
incitmek
disservice
incitmek
mistreat
incitmek
pain
التركية - التركية
İncitmek işi
incitmek
İncinmesine yol açmak: "Sol ayağımı geçen gün biraz incitmiştim."- A. Gündüz
incitmek
İncitmesine yol açmak
incitmek
Kötü söz veya davranışla birini kırmak, üzmek
incitmek
Kötü söz veya davranışla birini kırmak, üzmek: "Bu gibi işlerin halkı incitmeyeceğini söylediler."- M. Ş. Esendal
İncitme
(Osmanlı Dönemi) TEEZZİ
İncitmek
(Osmanlı Dönemi) TAHDİŞ
İncitmek
(Osmanlı Dönemi) TE'NİB
İncitmek
(Osmanlı Dönemi) TECŞİM
İncitmek
(Osmanlı Dönemi) TA'NİYE
İncitmek
(Osmanlı Dönemi) KAŞB
İncitmek
(Osmanlı Dönemi) HAŞM
incitme
المفضلات