inat

listen to the pronunciation of inat
التركية - الإنجليزية
obstinacy
obstinacy, stubbornness, persistence; obstinate, persistent, stubborn
stubborn

If it becomes stubborn indeed it stands alone. - Eğer inatçı olursan kesinlikle yalnız kalırsın.

You've become old and stubborn. - Yaşlandın ve inatçı oldun.

obstinate

Tom is being quite obstinate, isn't he? - Tom oldukça inatçı, değil mi?

He became more obstinate as he grew older. - Büyüdükçe daha inatçı oldu.

dogged
doggedness
waywardness
stubbornness

I've got my stubbornness from my father. - İnatçı yanım babamdan gelmedir.

Your crap stubbornness makes people sick. - Senin bok inatçılığın insanları hasta ediyor.

tenacity
just to spite, just to defy (someone): Cesim'e inat ben oraya gitmem. Just to defy Cesim I shan't go there
obstinacy, stubbornness; doggedness; pertinacity; mulishness; pigheadedness
contumacy
persistence
pertinacity
(Konuşma Dili) obstinate, stubborn; dogged; pertinacious; mulish; pigheaded
intransigent
spite
stubborness
inat etmek
stubborn
inat etmek
be stubborn
inat etmek
persist
inat etmek
be obstinate
inat eden (hayvan)
balky
inat etmek
balk
inat etmek
duro
inat etmek
get stiff
inat etmek
(Konuşma Dili) dig one's heels in
inat etmek
persevere
inat olsun diye
just to spite
inat ederek
asininely
inat etmek
stickle
inat etmek
to be obstinate, be stubborn; to show doggedness; to show pertinacity; to be mulish; to be pigheaded
inat etmek
balk at
inat etmek
baulk
inat etmek
recalcitrate
inat etmek
to be stubborn, to persevere
inat olsun diye just
to spite, just to defy (someone)
inatı inat extremely obstinate
very stubborn
inatım inat, adım Kel/Hacı Murat
(Konuşma Dili) He is/was as stubborn as a mule
inat etmek
get one's back up
dediğinde direnme, inat
When the resistance, tenacity
İnat etmek
get stiff
İnat etmek
(deyim) dig heels in
التركية - التركية
İnatçı
Bir konuda direnme, ayak direme, diretme, direnim
Bir konuda direnme, ayak direme, diretme, direnim: "Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir."- T. Buğra
Ayak direme
Birine karşı çıkma, karşı düşünce ileri sürme
Birine karşı çıkma, karşı düşünce ileri sürme: "İddia kızışmış, âdeta inat hâlini almıştı."- Ö. Seyfettin. İnatçı
inat etmek
Direnmek, diretmek, ayak diremek
inat etmek
fünuk
İnat
(Osmanlı Dönemi) FENK
İnat etmek
(Osmanlı Dönemi) FÜNUK
İnat etmek
inatlaşmak
İnat etmek
(Osmanlı Dönemi) TEMAHUK
İnat etmek
(Osmanlı Dönemi) ICAZ
İnat etmek
(Osmanlı Dönemi) MAHK
İnat etmek
keçilik etmek
İnat etmek
(Osmanlı Dönemi) YEHR
inat
المفضلات