I'm not a disbeliever.
- Ben inançsız değilim.
Tom is a faith healer.
- Tom bir inanç şifacısı.
Faith makes all things possible.... love makes all things easy.
- İnanç her şeyi mümkün kılar....aşk her şeyi kolaylaştırır.
They are fanatical in their beliefs.
- Onlar inançlarında fanatik.
He had strong religious beliefs.
- Onun güçlü dini inançları vardı.
Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence.
- Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.
They have very deep convictions.
- Çok derin inançları var.
She always stands up for her convictions.
- O her zaman inançlarını savunur.
Superstition is the religion of feeble minds.
- Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.
There are no creeds in mathematics.
- Matematikte hiçbir inanç yoktur.
They have very deep convictions.
- Çok derin inançları var.
They don't have any deep convictions.
- Hiç inançları yoktur.
You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different.
- Fikri farklı olan biriyle evlendiğin için inançlarından vazgeçmemelisin.