inançla

listen to the pronunciation of inançla
التركية - الإنجليزية
faithfully
In a faithful manner

I have been faithfully married for the past twenty years.

A conventional formula for ending a letter, used when the salutation addresses the person for whom the letter is intended using an honorific
{a} honestly, sincerely, truly, steadily
in a faithful manner; "it always came on, faithfully, like the radio
loyally; devotedly; accurately; credibly; truly
When you start a formal or business letter with `Dear Sir' or `Dear Madam', you write Yours faithfully before your signature at the end. see also faithful
in a faithful manner; "it always came on, faithfully, like the radio"
inanç
{i} faith

In other words, he is a man of faith. - Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.

He is a man of faith. - O bir inanç insanıdır.

inanç
belief

He had strong religious beliefs. - Onun güçlü dini inançları vardı.

They are fanatical in their beliefs. - Onlar inançlarında fanatik.

inanç
{i} confidence

Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence. - Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.

batıl inançla ilgili
superstitious
inanç
conviction

There was great conviction in Tom's voice. - Tom'un sesinde büyük bir inanç vardı.

Carl Gustav Jung, the founder of analytical psychology, always respected the religious convictions of his patients very much. - Carl Gustav Jung, analitik psikolojinin kurucusu, her zaman hastalıklarının dini inançlarına çok saygı gösterdi.

inanç
religion

Superstition is the religion of feeble minds. - Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.

inanç
{i} reliance
inanç
notion
inanç
{i} credence
inanç
folk
inanç
persuasion
inanç
creed

There are no creeds in mathematics. - Matematikte hiçbir inanç yoktur.

inanç
credit
inanç
belief, creed, faith, conviction, credit; confidence, trust
inanç
(Hukuk) convict

Carl Gustav Jung, the founder of analytical psychology, always respected the religious convictions of his patients very much. - Carl Gustav Jung, analitik psikolojinin kurucusu, her zaman hastalıklarının dini inançlarına çok saygı gösterdi.

There was great conviction in Tom's voice. - Tom'un sesinde büyük bir inanç vardı.

inanç
confidence, trust, faith
inanç
positiveness
inanç
opinion

You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different. - Fikri farklı olan biriyle evlendiğin için inançlarından vazgeçmemelisin.

inanç
credo
inanç
something believed, belief
inanç
affiance
inanç
conscience
inanç
faithfulness
inanç
opinions
inanç
cult
inanç
dogma
inanç
tenet
kuvvetli inançla
pietistically
التركية - التركية

تعريف inançla في التركية التركية القاموس.

inanç
İnanılan şey, görüş, öğreti
inanç
Tanrı'ya, bir dine inanma, iman, itikat
inanç
Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma
inanç
Tanrı'ya, bir dine inanma, iman, itikat: "Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir."- Anayasa
inanç
Birine duyulan güven, inanma duygusu
inanç
Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma: "Otuz yıl boyu, Türk tiyatrosunun, Türk oyunları ile kalkınacağına inancını bir gün yitirmedi."- H. Taner
inanç
Birine duyulan güven, inanma duygusu. İnanılan şey, görüş, öğreti: "Kendi getirdikleri inançtan başka her şeye kapalıdır zevkleri."- N. Ataç
İnanç
(Osmanlı Dönemi) VİCDAN
İnanç
(Hukuk) İTİKAT
inançla
المفضلات