Tom'u burada bulmamın imkanı yok.
- There's no way I'm going to find Tom in this place.
Afedersiniz ,Downing sokağına burdan nasıl ulaşırım?
- Pardon me, how do I get to Downing Street from here?
Onlar bir saattir burdalar.
- They have been here for an hour.
Bana bunda yardım etmek için burada olmana memnun oldum.
- I'm glad you're here to help me with this.
Peki bundan sonra ne olacak?
- Where do we go from here?
lütfen burayı imzalar mısınız?
- Could you sign here, please?
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.
İşte sizin için biraz haber.
- Here's some news for you.
İşte e-posta adresim.
- Here's my email address.
Sonsuza dek burada kalamam.
- I can't stay here forever.
Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz?
- Are you a teacher or a student here?
Arabanızı buraya park edemezsiniz.
- You cannot park your car here.
Buraya dün akşam altıda geldik.
- We arrived here at six yesterday evening.
Hey, sen burada ne yapıyorsun?
- Hey, what are you doing here?
Hey, lütfen bana burada yardım eder misin?
- Hey, could you give me a hand over here, please?
Mary'nin saçının her buklesi yerindeydi.
- Every lock of Mary's hair was in place.
Şimdi her şey yerinde.
- Everything is in place now.
They ran in place with full packs for an hour.
The girders were carefully set in place.
New procedures were put in place.
... place when it comes to social policy. And I think that's a mistake. That's not how ...
... there is a place where they can buy slaves. ...