Bunun gibi hikayeler beni büyülüyor.
- Stories like that fascinate me.
Bunun gibi bir şey yapmalıyız.
- We should make something like that.
Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
- Never have I heard anyone say a thing like that.
Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
- I don't know about things like that.
Karlı bir yolda direksiyonu o şekilde çevirirsen, kayarsın.
- If you whip the steering wheel around like that on a snowy road, the car is going to go into a slide.
Bana o şekilde karşılık verme.
- Don't talk back to me like that.
Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
- How dare you speak to me like that?
Böyle konuşmak için aptal olmalı.
- He must be a fool to talk like that.
Bir sürü insan Tom'un hissettiği aynı şekilde hissediyor.
- A lot of people feel the same way Tom does.
Tom tam olarak Mary gibi aynı şekilde hissediyor.
- Tom feels exactly the same way as Mary does.
I really wanted a clear photo of the president, but all the journalists were in the way.