in the same way as that; similar to that

listen to the pronunciation of in the same way as that; similar to that
الإنجليزية - التركية
ile aynı şekilde, yani benzer
in the way
engelleyen
in the way
engelleyici
like that
bunun gibi

Bunun gibi hikayeler beni büyülüyor. - Stories like that fascinate me.

Bunun gibi bir şey yapmalıyız. - We should make something like that.

like that
öyle

Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım. - Never have I heard anyone say a thing like that.

Öyle şeyler konusunda bilgim yok. - I don't know about things like that.

like that
o şekilde

Karlı bir yolda direksiyonu o şekilde çevirirsen, kayarsın. - If you whip the steering wheel around like that on a snowy road, the car is going to go into a slide.

Bana o şekilde karşılık verme. - Don't talk back to me like that.

like that
şöyle
like that
böyle

Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin? - How dare you speak to me like that?

Böyle konuşmak için aptal olmalı. - He must be a fool to talk like that.

the same way
aynı şekilde

Bir sürü insan Tom'un hissettiği aynı şekilde hissediyor. - A lot of people feel the same way Tom does.

Tom tam olarak Mary gibi aynı şekilde hissediyor. - Tom feels exactly the same way as Mary does.

الإنجليزية - الإنجليزية
like that
in the way
obstructing, blocking, or hindering

I really wanted a clear photo of the president, but all the journalists were in the way.

in the way
impeding, obstructing, blocking, disturbing, interfering
in the same way as that; similar to that
المفضلات