Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı.
- My grandfather used to make furniture for himself.
O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım.
- I used to often take walks along that river.
Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.
- I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.
O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
- That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi.
- Robert used to help his father in the store on weekends.
O, bana Tom olarak hitap ederdi.
- She used to address me as Tom.
Bu ısıya alışık değilim.
- I'm not used to this heat.
Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır.
- Mr Kaifu is used to making speeches in public.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to keeping early hours.
O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- He is used to walking long distances.