Sonuçta, o kadar da kötü değil.
- In the end, it's not that bad.
Sonuçta istasyona koştum ve bir şekilde tam vaktinde oraya ulaştım.
- In the end I ran to the station, and somehow got there on time.
Sonunda o, yoluna girecek.
- It'll come right in the end.
Sonunda, biz, o eski püskü lokantada yemek yemeyi sona erdirdik.
- In the end, we ended up eating at that shabby restaurant.
Neticede hepimiz öleceğiz.
- We all die in the end.
Her zaman Tom ve Mary'nin sonunda evleneceklerini düşündüm.
- I always thought that Tom and Mary would eventually get married.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Polis en sonunda Tom'u yakaladı.
- The police eventually arrested Tom.
Fadıl en sonunda İslam'a geçti.
- Fadil eventually converted to Islam.
Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
- Tom eventually did everything we asked him to do.
Tom nihayet Boston'dan ayrıldı.
- Tom eventually left Boston.
Tom nihayet istifa etti.
- Tom eventually resigned.
Sonuçta her şeyi bana anlatacaksın.
- You'll tell me everything eventually.
Sonuçta, o şiddet suçu sebebiyle beş yıl hapis yatmıştı.
- Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime.
... So I'm going to have to bring an end to things. ...
... educators and innovators and policymakers and end users is ...