in that place, at that time, once

listen to the pronunciation of in that place, at that time, once
الإنجليزية - التركية

تعريف in that place, at that time, once في الإنجليزية التركية القاموس.

there
oraya

Bu yol sizi oraya götürür. - This road leads you there.

Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız! - Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!

there
orada

Onlar orada garip bir hayvan gördü. - They saw a strange animal there.

Orada herhangi bir şey görebiliyor musun? - Can you see anything in there?

there
şurada

Şurada gazete okuyan adam benim dayım. - The man reading a paper over there is my uncle.

Şurada duran adam kim? - Who's that man standing over there?

there
There is still time
there
o yer

O yerde birçok insan kalıntısı vardı. - There were a lot of human remains in that place.

there
ünlem orada
there
var

İnternette Tatar dilinde çok az site vardır. - There are few sites in the Tatar language on the Internet.

Masanın üzerinde bir kedi var. - There's a cat on the table.

there
İşte ...: There
there
o konuda

O konuda hiç şüphe yok. - There's no mistaking about that.

O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok. - There's nothing that Tom can do about that.

there
ünlem İşte Alsana Gördün mü? Bu kelime be fiilinden önce gelince varlık belirtir ve özne fiilden sonra gelir
there
oradaki

Oradaki o ev Tom'un yaşadığı yerdir. - That house over there is where Tom lives.

Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı. - That boy over there will be Tom's brother.

there
işte!

Her işte bir hayır vardır! - There is a silver lining to every dark cloud!

Her işte bir ölçüde stres vardır. - There's a degree of stress in every job.

there
oralarda

Yarın Kaşgar'a ya da oralarda bir yere varabilirim. - I might arrive in Kashgar or somewhere thereabouts tomorrow.

Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var. - There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.

there
{ü} gördün mü

Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır. - Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.

Orada birini gördün mü? - Did you see anybody there?

there
orayı

Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder. - Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.

Lütfen bugün orayı ziyaret et. - Please visit there today.

الإنجليزية - الإنجليزية
{a} there
in that place, at that time, once
المفضلات