Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Masanın üzerinde bir kedi var.
- There's a cat on the table.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok.
- There's nothing that Tom can do about that.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- That boy over there will be Tom's brother.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
İşten sonra bir parti var.
- There's a party after work.
Her işte bir ölçüde stres vardır.
- There's a degree of stress in every job.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
Orayı seveceğini düşünüyorum.
- I think you'd like it there.