in that matter, relation, etc

listen to the pronunciation of in that matter, relation, etc
الإنجليزية - التركية

تعريف in that matter, relation, etc في الإنجليزية التركية القاموس.

there
oraya

Oraya gitmeye çok hevesli. - He is very eager to go there.

Yumi oraya kendi gitti. - Yumi went there by herself.

there
orada

Onlar orada garip bir hayvan gördü. - They saw a strange animal there.

Yıllar önce orada bir kale vardı. - There was a castle here many years ago.

there
şurada

Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar. - Birds are singing here and there in the park.

Şurada duran adam kim? - Who's that man standing over there?

there
There is still time
there
o yer

O yerde birçok insan kalıntısı vardı. - There were a lot of human remains in that place.

there
ünlem orada
there
var

Masanın üzerinde bir kedi var. - There's a cat on the table.

Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var. - In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.

there
İşte ...: There
there
o konuda

O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok. - There's nothing that Tom can do about that.

O konuda hiçbir sorun yoktu. - There was no question about that.

there
ünlem İşte Alsana Gördün mü? Bu kelime be fiilinden önce gelince varlık belirtir ve özne fiilden sonra gelir
there
oradaki

Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı. - That boy over there will be Tom's brother.

O, oradaki kuleyi işaret etti. - He pointed to the tower over there.

there
işte!

İşten sonra bir parti var. - There's a party after work.

Her işte bir ölçüde stres vardır. - There's a degree of stress in every job.

there
oralarda

Oralarda bir yerde bir çay molası verelim. - Let's have a tea break somewhere around there.

Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun? - Can't you see a stapler somewhere around there?

there
{ü} gördün mü

Orada ne olduğunu gördün mü? - Did you see what happened out there?

Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü? - Answer me this. Did you see her there?

there
orayı

En az elli bin kişi orayı ziyaret etti. - No fewer than fifty thousand people visited there.

Orayı seveceğini düşünüyorum. - I think you'd like it there.

الإنجليزية - الإنجليزية
there
in that matter, relation, etc
المفضلات