Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.
- In their discourse after dinner, they talked about politics.
Nagoya'dan sonraki durak nedir?
- What's the stop after Nagoya?
Bir grup çocuk tavşanın arkasından koştu.
- A bunch of children ran after the rabbit.
Jane geyiğin arkasından elinden geldiği kadar hızlı koştu.
- Jane ran after the deer as fast as possible.
O açlık ve yorgunluk yüzünden bayıldı, ancak bir süre sonra kendine geldi.
- He fainted with hunger and fatigue, but came to after a while.
O, kötü bir soğuk algınlığı yüzünden yatakta olan kızkardeşine baktı.
- She looked after her sister, who was in bed with a bad cold.
Kısa bir mücadele sonrası, onlar kazandı.
- After a brief fight, they won.
Tom dün gece üçten sonrasına kadar uyuyamadı.
- Tom couldn't get to sleep till after three last night.
Tom Pazartesi öğleden sonraları genellikle çalışmak zorunda değildir.
- Tom usually doesn't have to work on Monday afternoons.
Ben öğleden sonraları sık sık verandanın üstüne oturup okurum.
- I often sit on the porch and read in the afternoon.
İnsanlar kendilerini dinlenme peşinde yorarlar.
- Men tire themselves in pursuit of rest.
Sadece kendi mutluluğunuzun peşinde yaşamamalısınız.
- You shouldn't live merely in pursuit of your own happiness.
Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.
- We always talked about a lot of things after school.
Öğle yemeğinden sonra bunun hakkında konuşabilir miyiz?
- Can we talk about this after lunch?
Onun görevi çocuklara bakmaktı.
- Her duty was to look after the children.
Japonya'da ebeveynler yaşlandıklarında geleneklere göre çocukları tarafından bakılırlar.
- When parents get old in Japan, they are customarily looked after by their children.
Fırtınadan sonra gelen sakinlik.
- The calm that comes after the storm.