Acele et, aksi halde öğle yemeğine geç kalacaksın.
- Hurry up, otherwise you'll be late for lunch.
Ben hastaydım, aksi halde toplantıya katılırdım.
- I was ill, otherwise I would have attended the meeting.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
- My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
Ben koştum ve koştum, aksi takdirde geç kalabilirdim.
- I ran and ran; otherwise I might have been late.
Başka türlü yapamazdım.
- I could not have done otherwise.
Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
- I tried to convince Tom otherwise.
Bunun dışında, onun ekleyecek bir şeyi yoktu.
- Otherwise he had nothing to add.
Tom sana bunun dışında söylemedikçe, yarınki toplantıda olmalısın.
- Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.
Başka türlü düşünemiyorum.
- I can't think otherwise.
Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
- Now that I am a teacher, I think otherwise.
Acele etsen iyi olur, yoksa treni kaçıracaksın.
- You'd better hurry, otherwise you'll miss the train.
Hızlı koş, yoksa otobüsü kaçırırsın.
- Run fast, otherwise you will miss the bus.