Onlar yollarını kaybetme ihtimaline karşı yanlarında bir harita taşıdılar.
- They carried a map with them in case they should lose their way.
Yağmur yağma ihtimaline karşı ceketini al.
- Take your coat in case it rains.
Gelemediği takdirde, onun yerini almak zorunda kalacaksınız.
- You'll have to take his place in case he can't come.
Yangın olduğu takdirde bu butona bas!
- Push this button in case of fire!
Beni aramak istersin diye telefonumu bırakacağım.
- I'll leave my number in case you want to call me.
Birisi içeri girmeye çalışır diye kapıyı kilitledim.
- I locked the door, in case someone tried to get in.
Yangın durumunda bu camı kır.
- Break this glass in case of fire.
Yangın durumunda, bu düğmeye basın.
- In case of fire, press this button.
In case of emergency, break glass.