Oyun sadece taraflı bir başarıydı.
- The play was only a partial success.
Tarafsızlık bile taraflıdır.
- Even impartiality is partial.
Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.
- That teacher tends to be partial to female students.
Çikolatalı keke düşkündür.
- She is partial to chocolate cake.
Bir ses kendi içinde bir cok doğuşkan barındırır, başka bir deyişle bir ses alt ve üst doğuşkanların birleşiminden oluşur.
O, tatlılara meyillidir.
- She is partial to sweets.