in front of something

listen to the pronunciation of in front of something
الإنجليزية - التركية

تعريف in front of something في الإنجليزية التركية القاموس.

in front of
önünde

Evimin önünde bir göl var. - There is a lake in front of my house.

Eyfel Kulesi'nin önünde bir düğün resmi istediler. - They wanted a wedding picture in front of the Eiffel Tower.

against
{e} karşı

Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz. - You should save some money against a rainy day.

Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir? - If God is with us, then who can be against us?

against
{e} aykırı

O, sözleşmeye aykırıdır. - That's against the contract.

Uzlaşmak benim kurallarıma aykırıdır. - It's against my rules to compromise.

against
{e} karşısında

Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı. - The European currencies have weakened against the dollar.

Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı. - European currencies weakened against the dollar.

against
ters olarak
against
{e} karşı: against the current akıntıya karşı. a vaccine against the flu gribe karşı bir aşı
in front of
karşısında

Öğretmen ödevimi sınıfın karşısında okumamı istedi. - The teacher asked me to read my paper in front of the class.

Televizyonun karşısında daldı. - She spaced out in front of the TV.

in front of
in önünde
in front of
önü

Evimin önünde bir postahane var. - There is a post office in front of my house.

Araba, binanın önüne park edildi. - The car is parked in front of the building.

against
-e değecek şekilde
against
(Ticaret) mukabili
against
(Ticaret) karşılığı
against
karşılaştırarak
against
e karşı
against
karşı olmak

Nükleer savaşa karşı olmak için kuantum fiziğinde bir doktoraya ihtiyacın yok. - You don't need a PhD in quantum physics to be against nuclear war.

in front of
önüne

Tom etmemesi gerektiğini bilmesine rağmen, arabasını yangın musluğunun önüne parketti. - Tom parked his car in front of a fire hydrant even though he knew he shouldn't.

Tom insanların onun evinin önüne park etmelerini sevmiyor. - Tom doesn't like it when people park in front of his house.

against
-e doğru
against
-e karşı
in front of
karşılaştırmak
in front of me
önümde

O, tam önümde oturdu. - He sat right in front of me.

Önümde oldukça yoğun bir öğleden sonram var. - I have rather a busy afternoon in front of me.

against
over against ona karşı
against
edat karşı
against
{e} aleyhinde, karşı: a vote against the
against
O adam reform düşmanıdır
in front of
-in önünde
in front of
önünde: in front of the building binanın önünde
الإنجليزية - الإنجليزية
against
in front of
At or near the front part of (something)

Both parties met in front of the Castle, the torch-bearers numbering nearly one hundred.

in front of
In the presence of, in view of (someone)

Not in front of the children!.

in front of
Located before, ahead of, previous to (someone or something)

Several people are in front of me in line. The woman next in front of me is older, probably in her fifties.

in front of
to the right of; under
in front of
prep [on the front side of something (He is standing ~ the house )] di depan
in front of
lobotomy n
in front of
before, located at the front of
in front of something

    الواصلة

    in front of some·thing

    التركية النطق

    în frʌnt ıv sʌmthîng

    النطق

    /ən ˈfrənt əv ˈsəmᴛʜəɴɢ/ /ɪn ˈfrʌnt əv ˈsʌmθɪŋ/
المفضلات