Her halükarda seni ilgilendirmez.
- In any case, it's no business of yours.
Her halükârda o senin ağabeyin.
- In any case, he's your big brother.
Her halukârda endişelenmene gerek yok.
- In any case, you don't need to worry.
Her halukarda, bu işi yarına kadar bitirmek zorundayım.
- In any case, I must finish this work by tomorrow.
Her durumda, ben zaten tamamen size affettim.
- In any case, I've already entirely forgiven you.
Ne olursa olsun, varsayımında hatalısın.
- In any case, you are wrong in your conjecture.
Ne olursa olsun, yarın trene yetişin.
- In any case, catch the train tomorrow.
Geç kalma ihtimaline karşın acele et.
- Make haste in case you are late.
Onlar yollarını kaybetme ihtimaline karşı yanlarında bir harita taşıdılar.
- They carried a map with them in case they should lose their way.
Gelemediği takdirde, onun yerini almak zorunda kalacaksınız.
- You'll have to take his place in case he can't come.
Yangın olduğu takdirde bu butona bas!
- Push this button in case of fire!
Tom ihtiyacı olur diye bıçağını getirdi.
- Tom brought his knife just in case he needed it.
Birisi içeri girmeye çalışır diye kapıyı kilitledim.
- I locked the door, in case someone tried to get in.
Yangın durumunda, çanı çal.
- In case of fire, ring the bell.
Yangın durumunda, 119'u çevir.
- In case of fire, dial 119.
They've only been married a very few weeks, whether or not.
In case of emergency, break glass.
... media in any case. ...