Aktris sözleşmesini öfkeyle yırttı.
- The actress tore up her contract angrily.
O, öfkeyle kapıyı çarptı.
- He angrily slammed the door.
Kızgınlıkla Hey, suyumu kirlettiniz! diye bağırdı.
- He shouted angrily, Hey! You contaminated my water!
O, Şu anda bakıyorsun. Sen röntgenliyorsun Tom dedi kızgınlıkla.
- Just now, you were looking. You Peeping Tom,she said angrily.
Mary kızgın bir şekilde ayağını yere vurdu.
- Mary stomped her foot angrily.
Sami o gece Leyla'nın dairesinde olduğunu kızgın bir şekilde yalanladı.
- Sami angrily denied he was in Layla's apartment that night.